Gündem yoğun !!! Hem Türkiye’nin siyasi gündemi, hem merhum savcının şehit düştüğü Çağlayan Adliye’sindeki avukat geçişlerinin yapıldığı kapılardaki durum, hem Ağrı’daki teröristlerle çatışmanın sonucu yaralanan askerlerimiz, bunun gibi daha nice sorun ve sıkıntı hepsi ama hepsi bir gerilim, üzüntü sebebi, asla rahatlama yok memlekette.
Ne cinayetlerin sayısı azalıyor, ne hayvan katliamı, ne tecavüzler, ne işyerlerindeki mobingler. Bir sükut içinde olamadık memleket olarak… Kansere yakalanma riski de her geçen gün artıyor yurdum insanının.
Gerilim yüksek olunca, migren ataklarımız, alkol ve sigaraya daha çok eğilim, hukuka, adalete ve kanuni düzenlemelere, siyasi partilere, hükümete ve muhalefete söylem ve sinirimiz de dinmiyor elbette, artıyor da artıyor.
Bu ülkede yaşayıp da, tansiyon hastası olmamak mümkün mü ? Hayır değil elbette. Bakın önerim ne. “Arabuluculuk” . Zira, bu ünvanı boşyere almadım ben, ciddi çalışmalarım sonucunda avukat ünvanımın yanısıra “arabuluculuk” ünvanımı da kullanıyorum, e tabii ki uzlaşmayı önereceğim; savaş ve dövüşü değil.
Tavsiyelerim şunlardır …
1-Gelelim, tüm cinayet işlemeye meyilli olanlara; öldürmek çözüm değil; sorununuzu konuşarak halledin…
2-Gelelim, Çağlayan Adliye’sinde düzen ve asayişten sorumlu olan adli merci yani polislere… Avukatlarla anlaşın. Her Allah’ın günü avukat kapısında yaşanılan arbedeye çözüm bulun, avukatlara daha çok kapıdan geçiş imkanı yaratın.
3-Gelelim, bu hafta Ağrı’da teröristlerle çatışmada yaralanan askerlerin durumuna; ey Hükümet. Yetti gayrı bu ülkede teröristlerin ateşine şehit verilen asker sayısına ! Artık şehit ve yaralı askerlerimiz olmasın. Barışçıl çözüm önerileri getirin, biraz daha marjinal çözümlerle, temizleyin şu memleketi artık teröristlerden.
4-Gelelim, gerek insan gerek hayvanların haklarına, bedenlerine, yaşam haklarına tecavüz etme hakkını kendinde gören canilere. Yavaş olun, akıllı olun. Hiçbir canlıya zarar vermemeyi öğrenmek için önce kendinizle barışın, uzlaşın. Allah’ın verdiği canı, bir Allah alabilir.
5-Gelelim mobing davalarında işçilere zulüm eden işverenlere ve diğer davalarda karşı tarafındakilere zulüm eden taraflara; uzlaşmayı bilin; eğer işverenseniz işçinizi karşınıza alıp onunla çalışmak istemediğinizi söyleyin, adam gibi kıdem ve ihbar tazminatı ödeyin; işçinizle uzlaşın. Kazan-kazan mantığı çerçevesinde gittiğiniz zaman, şunu unutmayın kaybeden kimse olmayacak, siz de kazanacaksınız. O yüzden, bas bas bağırıyoruz; işçi işveren uyuşmazlıkları, alacak verecek ve icra işlemleri gibi özellikle hukuk uyuşmazlıklarında (cezai uyuşmazlıklar dahil değil) doğrudan dava açmaya değil, uzlaşmaya arabulucuya gidiniz.
Bu listemi arttırmak mümkündür, uzun lafımın kısası ister siyasi olsun ister hukuki hatta cezai mantık asla savaşmak değil uzlaşmak olsun. Ölen, yaralanan askerlerimiz olmasın artık, ülke kutuplaşması olmasın artık, adliyeler barış evleri olsun savaş evleri değil.
Kesinlikle ütopik değil, ben ve benim jenerasyonum, yani Özal döneminin çocukları olarak, özlemler ve beklentilerle büyütülüp, mutluluğa geç ulaşan tutku ve aşklarla donanmış kuşağız, o yüzden barışa hasretiz. Aşkı ve sevgiyi severiz. Barış ve sevgiye sahip çıkmak isteriz….Kavga ve savaş, ölüm kalım hiç bizlik değildir. Savaşların, galibi yoktur.
Biz birbirimizi sevmedikçe, kimse bizi sevmeyecektir.
Saygılarımla,
Avukat / Arabulucu Gizem Tan
twitter@avukatgizemtan