Sebastian Ümitsizliği Yok Etsene !

Geçtiğimiz hafta bir iş vesilesiyle doğduğum ve büyüdüğüm şehir olan Ankara’ya gittim.  Kar, kış, kıyamet demeden arabamla hem de. Her nedense bu şehirle bir türlü barışamamışımdır, aramda hep bir mesafe vardır. Hep derler ya, “Ankara’ya gitmenin en güzel yanı, İstanbul’a geri döneceğini bilmektir”. Zira, Ankara’yı benim için güzelleştiren tek yan belki de çocukluk anılarım ve ailemin varlığıdır.

Adliyede işlerimi bitirdikten sonra çok eski bir restaurant vardır Gazi Osman Paşa’da oraya gideyim, dedim.  İçeride kimsecikler yok, kocaman bir şömine içinde cayır cayır yanan bir ateş sadece, hemen kuruldum köşesine.  Hemen sonra, aşağı yukarı 90 yaşlarında bir beyefendi geldi ve arkamdaki masaya oturdu . Fazla bakmadım yüzüne, kimdir, kimlerdendir, bir tanıdık olabilir mi diye,  pek adetim değildir etrafımdaki insaları incelemeyi sevmem. Sonradan öğreniyorum, hepimizin bildiği çok önemli bir gazetecinin babasıymış meğer, hem de avukat yani benim üstadım oluyor kendileri…

Bir 15, 20 dakikadan sonra bana şöyle seslendi “Kızım, ne arıyorsun ateşin içinde ? “.  Öncesinde üstüme alınmadım ama bir daha yenilemesine gerek kalmadı bu soruyu, zira benim dışımda başka kimse de  yoktu, içeriye girerken hatırladığım kadarıyla; zaten orada,en azından alık alık ateşe bakan kimse yoktu.  Hemen başımı çevirdim ve dedim ki, biraz utangaç, biraz da mahçup ve o an için sanki dert ortağı bulmuşçasına yüreğime gelen ferahlığın ahengiyle  “Ümitsizliği, her anlamda yakmak istiyorum, her anlamda olanını.” dedim.  Beyefendi bu sözümden sonra bana “Ne iş yapıyorsun ? ” dedi.  Ben de “Ben avukatım ” dedim. “Müvekkilleri için, adaleti sonuna kadar zorlayan bir avukatım.”   Beyefendi, “demek avukatsın, gel öyleyse” dedi ve beni masasına davet etti.  Elleri titeye titreye cüzdanından bir kart çıkardı ve bana 60 yıl öncesine ait Ankara Barosuna mensup olduğunu gösteren avukatlık kimlik kartını gösterdi.  Gözlerim bir doldu bir doldu anlatamam size.  Buradan üstadıma saygılarımı sunuyorum.  Bu yazımı da okuduğunu biliyorum.

Üstadlardan öğrenilecek çok şey var.  Üstelik hukuk biliyorsunuz güncel olayları, siyaseti ve en önemlisi genel kültürü de içinde barındırıyor.  Bu konularda eksik olanın iyi hukukçu olabilmesine şaşarım.  Değerli üstadım, Atatürk dönemini, ihtilal dönemlerini, herşeyi ama herşeyi yaşamış; son derecede donanımlı ve yaşına rağmen aklı 20lik delikanlılardan daha iyi çalışıyor yemin ederim.  Şu anki hukuk sistemi de dahil, mevcut siyasal sorunlar, yargının bağımsızlığı, adliye ve adalet sisteminin bozukluğu, Şike Davası, Ergenekon ve Balyöz Davası da olmak üzere her konuyu tartıştık denebilir.  Çok lezzetli bir sohbetti , hatta masamız vakit ilerledikçe iyice kalabalıklaştı, zira beni İstanbul’da bilenler kalabalık yemek sofralarımızı da bilir, sosyal olmak ve insan sevgisi mesleğimizin de bir parçasıdır.  Sohbet, sohbeti açtı; aklımdaki tüm soruları sorabildim; öngörüsü bu kadar yüksek bir hukukçunun avukatlık ve kanun konusunda öngörüsünden yararlandım.

hukuk9

Kendisine bir soru sordum, “Ümitsizlik her yerde.  Sizce bu ümitsizliği yok etmek mümkün mü ?” Bana ne kasdettiğimi sordu.  Dedim ki “Ümitsizlik insanın doğasında var üstadım, ümitsizlik,  mutsuzluk, sıkıntı ve acı olmadan; avukata gidilmez.  Ancak bunlar olacak ki, avukatın kapısı çalınsın.” Hemen lafımı kesti ve dedi ki, “Kızım, ümitsizlik olmadan hayat olmaz.  İnsanlar ümitsiz ve mutsuz olmamak ya da böyleseler de bu durumu değiştirmek için kanunlar çıkaracak, hukukçular yetiştirecek ve böylece de nizam olacaktır.  Nizam olacak ki, insanlar hak adalet arayışına girecekler ve bulduklarında mutlu olacak, yaşama sıkı sıkıya bağlı olcaklardır.”dedi.

Değerli üstada bir de şu soruyu sordum, hukukta ümitsizlik nasıl kaybolur yani “İlk derece mahkemesinin kararlarını değerlendiren Yargıtay, gerçekten de yeteri kadar ihtimamı gösterip, ilk derece mahkemesinde hakkını arayıp da bulamamış ve ümitsizlikten kıvranan tarafların davasını yeniden inceleyebilecek kadar vakit ayırabiliyor mudur sizce, ne dersiniz ? Ya da diyelim Yargıtay’da dava bozuldu ve ilk derece mahkemesinde yeniden incelemeye gitti, sizce bu durum ilk derece mahkemesinin verdiği eksik ve hakkaniyete aykırı kararı yok edip, yerine adil kararı vermesi ve ümitsizliği yok etmesi için kafi midir ?”  İşte bunu bilmiyoruz, emin değiliz ; zira üstad da emin değil.  Sanırım, üstadın emin olmadığı ve ümitsiz baktığı bir konuyu bulmuş oldum …..

Ne diyeyim, Allah bugünlerimizi aratmasın, ümidimiz ölmesin hiç bir konuda ne hakta ne adalette… Avukat olarak elimizden gelenin en iyisini yapalım, müvekkillerimizin hakkını sonuna kadar arayalım.

Sebastian oğlum, ümitsizliği tamamen yok etsene …

Saygılarımla,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

Sosyal Medyada Paylaş