Beyaz Gömlekli Adam’a Dair

Hayat işte belli olmuyor ne getireceği…

Öyle ya da böyle günleri deviriveriyoruz…

Hayatı ya düşüp kalkarak öğreniyoruz ya da ananın babanın tavsiyeleriyle boğulmadan, dizlerimiz ve kalbimiz uff olmadan, etliye sütlüye fazla karışmadan hayatı yaşamış oluyoruz.  Bir ara derdim kendi kendime roman yazmak kim, ben kim diye… Ama insan öyle dememeli işte, istedikten sonra her şeyi yapabiliyor insanoğlu.  Önce istemen lazım… Sonra kolları sıvayacaksın…

Geçen yıl tamamlayıp, piyasaya sunduğum “Siyah Telaş” isimli romanımı baskıya vermeden iyice düşünmüştüm, doğru bir karar olup olmadığını. Sonuç olarak ben serbest avukat olarak çalışan bir bayanım ve romanım bir aşk hikayesini konu alıyordu, içinde erotizmden tutun da kin ve nefret cinayet ölüm gibi türlü vakıa ve duygular vardı… Önce çekindim ancak daha sonra bir cesaret geldi ve “Kızım bu kadar yazmışsın, piyasaya sür ki, insanlar okusunlar, kimi ders çıkarsın kimiyse farklı bir roman okumuş olsun.” dedim, sağolsun beni destekleyen arkadaşlarım da oldu.  En nihayetinde çıkartabildim romanımı…  Bir handikapı daha vardı romanımın; o da kadın karakter Duru’nun aşk hikayesini konu alıyor oluşuydu romanımın.  Okuyucumun bu karakteri, yazarla yani benimle bağdaştırmasını istemezdim.  Zira, romanımın kapağında da yazıyor “Romanımda geçen karakterlerin gerçekle hiç bir ilgisi yoktur. Tamamen hayal ürünüdür.” Romanımdaki karakterleri oluştururken çoğu tanıdığım karakterden esinlenerek kurguyu oluşturdum, bu muhakkak ama hepsi hayal ürünüdür…

Özünde ısrarcı ve tutturukçu yapısıyla aşkta yer edinmeye çalışan zavallı bir kız aslında, Duru. Adam ise hoyrat tipik maço, vurdulu kırdılı bir tip; kadına aşık aşık olmasına ama yine de Duru’ya umut veremeden gelecek için ona bir taahhütte bulunamadan duygusunu eksik bir şekilde verebiliyor… Bazı okuyucularımdan aldığım yorumlar ise ekseri, “Bu kadının ne zoru var, böylesine kaba ve kötü bir adama katlanıyor, kendisini kabul ettirmeye çalışıyor?” şeklinde oluyor. Bunun cevabını ben bilmiyorum…Çoğu kadında gördüğüm ısrar, erkeği boğma ve dediğini kabul ettirebilme sanatı benim de gözümden kaçmamış olmalı ki; istediğim tüm karakter analizlerini doğru yapabilmişim ve okuyucularıma bunu verebilmişim, öyle gözüküyor.   Herkes kendinden birşeyler çıkarabiliyorsa, her bir karakterden kendisiyle bağdaştırabildiği bir şeyler varsa ne mutlu bana.

Romanın sonunda okuyucunun yorumuna bıraktığım intihar sahnesiyse, aslında bir cinayet ama bunu ısrarla intihar olarak tanımlayanlar da var. Böyle kötü bir sonla hikayeyi bitirmemin altında yatan sebepse, romanımın sonunun kötü bitmesi gerektiğin düşündüğüm içindir belki de. Ne de olsa “Siyah” karamsar bir renk. Beyaz gibi değil. Beyaz’da saflık, temizlik var, umut var; ümit var. Siyah ise, her ne kadar göz alan bir renk olsa da karamsar bir renk. Filmlerin sonu geldiğinde fondaki rengin tam kendisi.  Henüz okumayanlar ve okuyacaklar için burada kesiyorum…. Okusunlar bir bakalım yorumları ne olacak. Bir okurum da bana, siz kötü sonları mı seversiniz, kitabınzı bitirdiğimde karnıma yumruk yemiş gibiydim.” diye bir yorumda bulundu. :))) Bilakis, iyi sonları seviyorum; öyle ki bir roman daha yazacak olursam başlığında bile mutlaka “beyaz” olacak.

Yoğun çalışma programından fırsat bilerek, yanımda olmasından büyük keyif aldığım ve romanımla ilgili değerli aynı zamanda acımasız eleştirilerini benden hiç çekinmeden yüzüme söyleyebilen benim için namı “Beyaz Gömlekli Adam” olan ve benim çok sevdiğim değerli gönül bağım olan ve belki de daha fazlasıyla;  Büyükada’ya motor yolculuğumuz sırasında denizin üzerinde yakaladığımız beyaz ışığı sizlerle paylaşıyorum… Zira, kendisini romana öyle çok kaptırmış ki, konuşmalarında romanımdan alıntılar bile yaptığı oluyor….:))) Okuyucunun da böylesi lazım öyle değil mi, bir yazar için…

deniz

Bembeyaz Umut Dolu Yarınlar Olsun

Saygılarımla

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

Sosyal Medyada Paylaş