Yarım kalan her cümle, tamamlanmış olanlara göre çok daha acı…
Belki de, bitmemiş cümlenin hala umut kokuyor oluşundandır. Kim bilir?
5 yıl önce kadar duyduğum bu söz beni o kadar çok derinden etkilemişti ki .. Şimdi, bu sözü nerede duyduğumu bile hatırlamıyorum. Zira, üzerinden zaman geçtikçe her şeyin ve hayatın daha da içine girdikçe zaten çoğu güzel ve acı şeyi bir yerlerden duymana bile gerek kalmadan bilhassa yaşıyıveriyorsun.. O zaman öğreniyorsun işte anyayı konyayı, kulaktan dolma yaşamıyorsun.
Yarım kalan her şey bana “Ayrılışları” anımsatıyor. Ayrılık değil, dikkatinizi çekerim; “Ayrılışları” .. Ayrılışlar için derin ve çok üzüntü veren olgulardır benim için, doğuştan beri..Ayrılışlar, sevgilime sevgi ve aşkın bitişi ve bıçağın kağıdı kestiği kadar keskin bir nihayetle bitişe gelmek olabileceği gibi,yıllar evvelinde çok sevdiğim dedemi kaybedişimden, doğup büyüdüğüm şehri terkedip İstanbul’a göç edişimden tutun da, yarı cümlesini bitirmeden yolun ortasında bıraktığım üniversite flörtümden; duruşmalarına girdiğim ve boşanma ilamını aldığım müvekkillerim için diğer eşe karşı yarıda kalan ve bitmiş hislerine kadar… Hep kursakta kalınan sevgi sözcüklerini, güzel sonu olmayan, gelmeyen ve gelemeyen tüm gönül ilişkilerini, arkadaşlıkları ve vedalaşmaları anımsarım.
İşte ilk Romanım “Siyah Telaş”ın konusu ve fikri de bu duygudan doğmuştu 5 yıl önce kadar… Temelinde korkularım yatıyordu aslında … Okuyucularım arasında Ayşe Hanım bana Antakya’dan email göndermişti. Buradan cevap vermek istedim … Korkularım ve hüzünlerimi; yarattığım karakterler üzerinden anlatmaya çalıştım. Kurgularımın gerçeklerle ilgisi yoktur tabii ki. Ancak herkesin yaşadığı ilişkilerdeki kırılma noktaları, hüsran, derin tutkular, aşklar, sevişler ve derin kırılmalardan yola çıkarak senaryoyu oluşturdum.
Romanımı tamamen okuyup, bitirmiş olan bir okurum ise bana aynen şöyle bir email göndermiş ( Çok sağolun Sevil Hanım) “Gizem Hanım, romanda verdiğiniz duygulara göre çok gençsiniz. Bu kadar kalın sayfalı bir romanı ekseri yaşı daha geçkin olan yazarlar yazar. Sizdeki büyük cesaret valla. Devamı da gelir inşallah. Kutlarım..”
:))) Bunun yaşla bir ilgisi yok aslında. Zira ben de zaman zaman kendimi çok yaşlı hissediyorum. Bu çok da zor olmuyor zira, yaşadığımız ülke, sorumluluklar ve çeşitli gerginlikler içerisinde lay lay lom olamıyoruz. Nasıl olalım?
31’e gelmiş yaşımla, zaman zaman 20’li yaşlarımdaki halimi anımsamaya çalışıyor ve geçmişi özlemle anıyorum. Tam yaşlanıyor muyum kompleksine girecekken, beni her daim zinde tutup bana pozitif enerji veren , benim yaşımın tam 2 katı yaşa sahip çok sevdiğim dostum ve en yakın arkadaşım aklıma geliveriyor. Dostumun dediğine göre de , henüz çok gençmişim ve yolun yarısında bile değilmişim de nereden buluyor muşum bu sözleri, bu yaşlılık sempozyumunun yakınından bile geçmemeliymişim de …Zira, belki de kendisi beni çok sevdiğinden avutuyor da olabilir hani … 🙂 ama doğruluk payı da vardır herhalde:))) ne dersiniz? O kadar da ölmedik değil mi?
Ahh ahhh… dediğim gibi, o kadar çok şey var ki aklımda / aklımızda, bilinçaltımda / bilinçaltımızda ….Bu memlekette yaşayıp da kendisini gün be gün genç hisseden var mıdır acaba? Varsa, bana söylesin bir zahmet. Ben de aynılarını yapıp, 20’li yaşlarımın ruh haline, gençliğine, toyluğuna dönerim böylece… Böylelikle 2. Romanımın adı da “Beyaz Telaş” olur… Ne dersiniz?
Saygılarımla
Avukat Gizem Tan
www.dgtanhukuk.com
gizem.tan@dgtanhukuk.com
twitter@avukatgizemtan
www.dgtanhukuk.com/blog