Boşanma ve Nafaka

Okurlarımın ve danışan müvekkillerimin, boşanma ve nafaka ile ilgili konulardaki sorularıyla sıkça karşılaşmaktayım.  Özellikle tedbir nafakası ve yoksulluk nafakasına ilişkin sorularından anladığım kadarıyla; ikisi arasındaki fark tam olarak bilinmiyor.

Tedbir nafakasının tanımı; Türk medeni Kanununun 169. Maddesinde Geçici Önlemler başlığı altında düzenlenmiştir. Buna göre,  “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.  Tedbir nafakasına, hakim, resen yani talep olmasa dahi hükmedebilir. Dava devam ederken, taraflardan geçinemeyecek olan tarafa ve çocuklara tedbir nafakasına hükmedebilir. Tarafların kusurlu ya da kusursuz olmasının tedbir nafakasına hükmedilmesi açısından herhangi bir önemi yoktur. Bu karar, mahkeme tarafından, ara karar olarak verilir. Ödenmediği takdirde icra takibi aracılığı ile tahsil edilebilir. Tedbir nafakası, dava süresince devam edebilir. Davanın karara bağlanması durumunda da isim değiştirerek Yoksulluk Nafakası olarak devam eder.

Peki, yoksulluk nafakası nedir derseniz …Medeni Kanun 175 ‘e göre,  Yoksulluk Nafakası  “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka Yükümlüsünün kusuru aranmaz” diye düzenlemiştir.

Yani, özetle yoksulluk nafakası bazı şartlara bağlanmıştır,
1)Taraflardan birinin boşanma sebebi ile yoksulluğa düşecek olması
2)Nafaka isteyecek tarafın kusurunun diğer taraftan daha ağır olmaması,
3)Nafaka ödeyecek tarafın mali gücü oranında nafakaya hükmedilmesi,
4)Nafakanın süresiz olarak istenebileceği,
5)Nafaka yükümlüsünde kusurun aranmayacağıdır.

Mahkeme , yoksulluk nafakasına, talep olmadan karar veremez. Tarafların talep etmesi gerekmektedir. Yoksulluk nafakasını alabilmek için kararın kesinleşmiş olması gerekir. Kararın kesinleşmesi ile ödememe halinde icra takibi ile tahsil edilebilir. Yoksulluk nafakası, boşanma davası ile birlikte istenebileceği gibi, boşanma davası kesinleştikten sonrada talep edilebilir. Bu talep de süreye tabidir.

Türk Medeni Kanunu Madde 178 – “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” demektedir. Bu maddeye göre kararın kesinleşmesinden sonra ancak bir yıl içerisinde yoksulluk nafakası talep edilebilir. Bu zamanaşımı süresidir.

Peki İştirak Nafakası Nedir?
İştirak Nafakası çocukların velayetinin kendisine verilmeyen taraf aleyhine , reşit olmayan çocuğun ihtiyaçlarının giderilmesi için talep olmasa dahi hakimin hükmedebileceği nafaka türüdür.

Türk Medeni Kanun Madde 182 – ………………..Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

Hakim, istem halinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” Şeklinde düzenlemiştir.

İştirak nafakası, çocuğun 18 yaşını doldurması ile sona erer. Fakat çocuk 18 yaşını doldurmuşsa bile eğitim hayatına devam ediyorsa hakim nafakanın devamına karar verebilir.

İştirak ve yoksulluk nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. Kanun koyucu nafakanın tahsilini kolaylaştırmak için bazı tedbirler düzenlemiştir.  Bunlar;

1-Nafaka alacakları, İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir.
2-Nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir.
3-Nafaka alacağının tahsili için nafaka borçlusunun maaşına haciz konulması durumunda aylık nafaka miktarının tamamı maaştan kesilir.
4-Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan kesilir.
5-Nafaka borçlusu, aylık nafaka bedelini ödememesi durumunda nafaka alacaklısının şikayeti üzerine diğer şartların da mevcut olması durumunda İİK 344. maddesine göre 3 aya kadar tazyik hapsine mahkum edilecektir.

Konuyla ilgili sorularınızı bekliyorum

Hepinize iyi bir sene dilerim, 2018’i gömmeye hazır mısınız? Ben yeni seneye hazırım.  Yaş ilerliyor onun dışında her yeni gün yaşamaya değer; acısıyla tatlısıyla …

2019 tüm ışığıyla gelsin …

 

 

Sevgilerimle,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

gizem.tan@dgtanhukuk.com

www.dgtanhukuk.com

 

 

Foreks Mağduriyetlerinde Yasal Takip

“Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye …” demiş Nazım Hikmet.

Nerede kalmıştık ? Ben, geçen haftasonunda kaldım henüz kendime gelemedim …

4 gün üst üste ateş yaktık, ateşte yemek yedik yenilmedik ne balık bıraktık, ne karides, ne sucuk ne yumurta;  ateşte ısındık, ateşte şarap ısıttık, ateşte çayımızı demledik, kahvemizi yaptık, ateşte Müslüm Gürses ve Muhterem Nur’un acılarla dolu aşk hikayesini okuduk, dertleştik, konuştuk, anı yaşadık, “Arsız” ismini verdiğimiz beyaz pisimizi besledik, mutlu ve şendik; yaşadık hayata bir daha gelmeyeceğimiz bilerek o ana şükrettik; barut ve ateş olabildik ya gerisi hikaye … Ben kendi adıma sahip olduklarımla Tanrı’ya sükrettim ya, ” son nefesim bu an olsun, Allah’ım sana geliyorum, alacaksan canımı şu an al” dedim ya, diyebildim ya …,  Nazım Hikmet beni görebilseydi “Evladım, helal olsun !” derdi … Vallahi derdi, billahi derdi …

Ateşi yaktık ve balıkları, etleri löp löp götürdük.  Alt tarafı bir ateş ve balık demeyin.  Bu keyfi herkesle yapamazsınız.  Ateşi yakarsınız; ama yanınızdakinin bir bakışı, bir sözü tüm akşamınızı rezil edebilir.  Birden fazla kişi çağırırsınız ortamda birinden hoşlanmazsınız yediğiniz balıklar löp löp boğazınıza dizilir ve akşamınız zehir oluverir.  “Tek başıma yakayım” deseniz, ateş de tek başınıza yakılmaz ki ! (sonra bilinçaltına attığınız bir sürü istenmeyen fikirleriniz aklınıza geliverir de bir taş etkisi yaratır mazallah, ateşin dumanı bacadan değil de ciğerlerinizden çıkıyor gibi oluverir.)

Bir bildiği var işte şu Nazım dedenin, ateşi ancak yanında barut ve barutun yanında da ateş olabilecek biriyle yakmanız ve üzerinde ne yiyecekseniz onu pişirmeniz icap eder.  Yani, icap değil de benim tavsiyemdir bu …

 

Ateşin insanı yaktığı gibi, foreks de sizin cebinizi mi yakıyor ?  Evet dediğinizi duyar gibiyim.  Zira, foreks mağduriyetinde yasal takip konusunda destek almak isteyenler ofisime sıkça başvuruyorlar.  Peki, hangi açıdan mağdursunuz?  Uyuşmazlığınızın gerçekleştiği hizmet veya faaliyet alanı nedir? Borsa dışı aracılık faaliyetleri mi,  pörtföy yöneticiliği ve kollektif yatırım araçları mı, kaldıraçlı alım satım işlemleri mi, ya da türev işlemler mi ? Hangisi ?

Bir diğer konu da; uyuşmazlığınızın konusu; ücret, komisyon ve masraflar mı;  bilgi ve talimat olmaksızın işlem yapılması mı; müşteri talimatının yerine getirilmememesi mi, işlem fiyatları, sözleşmeye aykırılık mı ya da sistemsel sorunlar mı? Buna karar vermelisiniz.

Bu mağduriyetinizin şeklini belirledikten sonra da Sermaye Piyasası Birliği’ne gerekli başvuruları ben avukatınız olarak yapıyorum ve hukuki desteği verip hukuki takibi sağlıyorum sizlerin adına….

Foreks mağduriyetlerinizle ilgili sorularınız ve sorunlarınızı yazabilirsiniz bana bekliyorum…

Saygılarımla,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

Yıldızlar Ve Mutluluğum

O gece o kadar çok yıldız vardı ki … Hiç isimlerini bile duymadığım yıldızları saymaya başlamıştı Tuncer .  Tuncer ben ve Tuncer’in Hakan isimli çocukluk arkadaşı denize kuş bakışı bir arsa üzerine inşa edilmiş bir dağ evinin avlusundaydık.  Balıklarımızı yemiş, rakılarımızı yudumluyorduk.  Tuncer seslendi “İşte orada Samanyolu, buradaki de Küçükayı ….” Ben şaşkın bir ifadeyle kafamı gökyüzüne bir kaldırdım ki, gökyüzü adeta parlıyordu daha önce böyle bir manzarayla hiç karşılaşmadığımdan şaşkınlıktan dehşete düşmüştüm.  Telefonumla resim çekmeye koyuldum hemen ancak, telefonun kamerası fazla yeterli olmadığından yıldızları görüntüleyemedim.  O anı Tuncer’in de deyimiyle “beynime kazımış oldum.”

Yıldızlar sanki biz baktıkça çoğalıyordu.  Yıldızlar sanki benim isimlerini ard arda sorup Tuncer’i bunaltmamı bekliyor, ben sordukça artıyorlardı.  Bir yandan da yabani hayvan sesleri üzerinde bulunduğumuz arazide yankı yapıyor, geceye daha da bir gizem ürperti katıyordu.

Bir tiyatro sanatçısı olan Tuncer’in tok ve egzotik sesi ve okuduğu Nazım Hikmet şiirleri geceye ahenk katıyor, bana ise ömrümün geri kalan yılları ve çevremdeki tatsız tutsuz insanlar arasında barınabilmem, hayata sıkı sıkıya tutunabilmem için huzur ve sabır veriyor tat katıyordu adeta.  Epeydir yüzümün gülmediğini farkettim, kimsenin sohbetinden zevk alamıyordum, canım istemiyordu kimseciklerin sohbetini, yapmacık dostluklarını.  Ev ile ofis arasında mekik dokuyor fırsat buldukça da kısa kısa seyahatlerle vaktimi dolduruyordum Ege tarafına.  ( Ben Ege’ciyimdir, İstanbul’da yaşamıyor olsaydım sanırım bir tekne satın alır ve Ege bölgesinde yaşardım … 🙂 )

Bu videoyu o an çekmiştim.  Ses tonumdaki şaşkınlık belirtisi yanında mutluluk ve sevincimi de duyabilirsiniz….

“İşte” diyordum, bu an çok uzun süredir söylemediğim bir sözcüğü ağzımdan döküvermişti “Ben çok mutluydum, mutluydum, mutluydum ….”

Amcamın ölümü, ailecek yaşadığımız hüzün ve hayatın gerçeği olan kan kanseri , babamdan bile yaşça küçük olan amcamı ansızın, vakitsiz, amansız çok çirkin ve acımasız bir şekilde kara toprak haline getirip bizleri kanser karşısında çaresiz bırakabiliyordu; hayattan soğutabiliyor, ailecek muhabbetimizi kesebiliyordu.  Beni ise, 2. romanımı bile yazamayacak kadar depresif hale getirebiliyordu…

Kanser gibi bir illet karşısında benimki gibi doktorlarla dolup taşan bir ailede bile derman bulunamıyordu.  Benden 2 sefer yapılan ilik nakli amcam Erkin’in ömrünü sadece birkaç ay uzatabilmiş ancak kendisine tamamen derman olamamıştı . Erkin’in ölüm haberi ailede herkesi çok üzmüş ancak beni bir o kadar  da yaralamıştı.   Erkin bana kırgın ölmüştü.  Onun ölümü beni bitirmişti, aile bağlarımızı da yaralamıştı …. Ama artık tüm bu olumsuz duygular, kendimi suçladığım duygular son bulmalıydı çünkü yıldızlar beni o gece yeniden diriltmeye ruhuma ışık vermeye gelmişti.

Bu küçük anda, sadece yıldızlar, Tuncer ve  ayaklarımızın altında dolanan       (Tuncerle “Arsiz” ismini verdiğimiz) kedimiz bir tek bunlar lazımdı beni ve bizi mutlu edebilmek, sönmüş ruhumuzu yeniden aydınlatabilmek için …O an sanki tüm o üzüntülerimi mutsuzluk ve orta yaş krizimi alt etmeye çalışırcasına baskın oluyordu, olabiliyordu….

Ben de o ana tutundum işte, o anı yaşadığımdan beri beni hiçbir şeyin ve kimsenin mutsuz etmesine izin vermeden yaşıyorum … Kimseye “eyvallah” demiyorum.  34 yaşımda olmama rağmen  belki de ömrümde ilk defa bu kadar çok egosentrik olabiliyor ve kendimce yaşıyorum; artık mutlu olmaya daha çok özen gösteriyor, kendimi olduğum gibi kabul edip kendimi her zamankinden daha çok sevmeye gayret ediyorum.  Beni değiştirmeye çalışanları hayatımdan def edebiliyorum.  Neden mi? Çünkü, hayat çok kısa ve başkaları için yaşamak için yeteri kadar cömert değil ve de değmez.  Zaman akıyor ve ne zaman öleceğimiz belli bile değil …. Daha kaliteli yaşayabilmek için hayattan edindiğim tecrübelerime istinaden, çevrenizdeki ömür törpüsü insanlardan ve sizin ömrünüzü törpüleyen insanlardan uzak durun !

Tuncer gibi insanlar çevremde çok olabilse, ayna görevi görse hastalıkmış, ölümmüş başka sorunlarmış hepsini alt etmek daha kolay olur, çünkü mühim olan “enerji”dir öyle değil mi?

İnsanlar arasındaki iletişimi diri tutan, tutabilen “kimya”dır ; ne aile bağları ne de görüşmek zorunda olduğunu bildiğin insanlarla ilişkilerindir; çünkü hepsi bir yerde tıkanıyor, mecburiyetler bir yere kadar mühim olan gönül sıcaklığı, hoş ve candan duygular. Gerekirse karşılıklı anırarak ağlayabilmek..  Benim Tuncer’in karşısında salya sümük ağlayabildiğim gibi … Kahkahalarım da cabası, duygu mozaiği .. Nice ölümlerde insanların gözünden bir damla yaş bile gelmediği hüzünlerini paylaşamadığı sevimsiz ve samimiyetsiz ortamlar olabiliyor bu ortamlar suni ortam … Hiç bir şeyini paylaşamazsın bu tarz insanlarla sadece eleştirirler ve moralini bozup kendi kendilerine mutlu olurlar … Bu tarz insanlarla aranıza mesafe koyun derhal .. Uzun ve sağlıklı yaşayabilmek için çevrenizde az ve öz insanlar bulundurun.  Yapmacıklıktan uzak durun, durabilin …

Karşındaki insanın seni olduğun gibi kabul etmesi, yargılamadan, severek, tutku ve aşkla sana bağlı kalabildiği ölçüde enerji alıyorsun ve ayakta durabiliyorsun … İşte “doğru insan doğru adam” lafı da bu noktada çıkıyor olsa gerek …..

Çalışmadığım ve mesai saatlerim dışındaki her anı, Tuncer’in de içinde yer aldığı bir arkadaş grubumla geçirebilirim.  Bir şartım var ama;  sadece yıldızları sayacağız ve Tuncer’cim bize o seksi sesiyle şiir okuyacak ney çalacak, Nazım Hikmeti ve sanatı konuşacağız; yaşlılık, hastalık, ölüm, keder bize hiç uğramayacak ve bizim gelecek hayallerimizi bozamayacak tüm elem, insanlar, huzursuzluk ve keder bizden uzak kalacak ….

Sevgili okuyucularım, söz veriyorum yazmayı hiç bırakmayacağım … Her hafta 1 hayata dair ve 1 hukuk alanında çalıştığım konularla ilgili blogumdan takip edebilirsiniz….

Özdemir Asaf diyor ki: “Adinin üstüne anilar koyma sen mezar degilsin; anilar adinin ardindan gelsin sen duvar degilsin …”

Sevgilerimle

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

 

[huge_it_share]

Foreks İşlemlerinde Mağduriyet

Sevgili okuyucularım,

Ne çok mağdur olan var şu Foreks işlemlerinden …

Ofisime bu mağduriyetler için ayrı bir danışma hattı kurdursam yeridir.
Yazılarımı takip eden okuyucularımdan olsun, referansla gelen müvekkil adaylarım ya da halihazırda üzerinde çalıştığım derdest dosyaların müvekkilleri olsun, forexteki kaldıraçlı işlemler sonucu kayıp ettiklerini iddia ettikleri 100.000 TL ile 1 milyon TL arasında değişkenlik gösteren miktarları geri kazanabilmek ve zararlarını tazmin ettirebilmek için ofisime başvurmaktadırlar.

Bir avukat olarak nasıl bir yol mu izliyorum böyle durumlarda ?

Tabii ki dava açmak en kestirme ve hukuki netice alabilmek için tek yol ;sonuçta foreks oynayan kişinin maddi zarara uğramasında aracı kuruluşun  Sermaye Piyasası Kanununa aykırı bir girişimi ve faaliyeti olduysa ve müşterisini yani müvekkilimi yanlış yönlendirdiyse bu eylemi hem Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil eder ve Savcılığın devreye girmesi gerekir hem de tazminat davası açma hakkını bize verir. Bunun da öncesinde özellikle de aracı kuruluşun,  Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında pörtföy yöneticliği ve Sermaye Piyasası işlemi yapmaya yetkisinin/ izninin olup olmadığının ve yine SPK kapsamında hukuka aykırı davranıp davranmadığının tespiti ve araştırılması gerekiyor. Bu konuya vakıf olanlar bilir, SPK kapsamında pörtföy yöneticiliği yapabilmesi için bir aracı kuruluşun, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından verilmiş bir yetki belgesi bulunmalıdır işte bunlar da dava konusu yapılmadan işin içinden çıkılamayacak durumlardır.

Denetlenen kuruluşlarla sorun yaşamanız durumunda hukuksal olarak haklarınızı aramanız mümkün olur. Fakat lisans belgesine sahip olmayan firmalar için aynı haklar söz konusu değildir.

Benim şu anda foreks işlemi yapıp da işlerin ters gittiğini düşünen kişilere tavsiyem şunlar olabilir; zira önerilerimi dikkate almanızı tavsiye ederim aksi halde tüm varlığınızı yoğunuzu bu işlemlerde kaybetmeniz mümkündür.

1-Lisans belgesine sahip olmayan aracı kuruluşlardan işlem yapmayın !

2-Demo hesap avantajını kullanın !

3-Gerçeğe yakın beklentileriniz olsun, fazla uçmayın 🙂

4-Yüksek riskli işlere girmeyin ve büyük riskler almaktan kaçının !

5-Yüksek kaldıraç kullanmak ve milyoner olmak zorunda değilsiniz …Orta kararda gidin …

Bu konularla sorun yaşayanlar ve hukuki desteğe ihtiyaç duyanlar bana yazabilirler veya ofisimden randevu alabilirler.

 

Saygılarımla,

Gizem Tan Kurucu Avukat/ Arabulucu Gizem Tan

D&G Tan Hukuk

 (212) 284 90 09

T  (212) 284 90 06

G (530) 233 39 39

F   (212) 284 90 12

E gizem.tan@dgtanlaw.com

A Levent Loft Residence No.201 Kat.9 Daire.135

  1. Levent-İstanbul

www.dgtanhukuk.com

Selam Ederim

Sevgili Okuyucularım,

5 seneyi aşkındır köşe yazdığım internet gazetesi sebebini bilmediğim bir gerekçe ile kapatıldığından  bir süreliğine sizden ayrı kalmış oldum.  Bundan sonra yazılarımı kendi blogumda yayınlayacağım.  Her hafta minimum 2 köşe yazısı yazmayı planlıyorum ve  içeriklerini belirlememde sizlerin soruları ve sorunları bana yol gösterecektir.  Hukuki konular haricinde sosyal konular, hayat ve yaşama ilişkin yazılarıma da yine blogumdan ulaşabilirsiniz.  Seneler içinde yazdığım köşe yazılarından oluşan bir arşivim bile var belki günün birinde bunları kitap haline getirmeyi de düşünebilirim, sizlerin ilgi ve talebiniz de rol alacaktır elbette.

Yazmak beni dinç tutan, bana şifa veren bir yetim; yazmadığımda köreliyorum. Bu anlamda nobel ödülüne layık görülmemiş olsa bile hatırı sayılır kalınlıktaki ilk romanım Siyah Telaşı da ( 443 sayfalı) 2015 senesinde yayınlamıştım anımsarsanız 🙂 Takip edenler romanlar yazabilmeyi de kendi adıma umut ediyorum, bunun için ilhama ihtiyaç var …. 

 

Şu anda üzerinde çalıştığım ve tecrübe edindiğim hukuki alanları sorarsanız da  ağırlıklı olarak Sermaye Piyasası Kanununa aykırılıktan ötürü açılmış olan forex davaları gibi SPK alanındaki ceza davaları, ticari davalar , arsa  ve tapu dosyaları, boşanma ve miras hukukuna ilişkin aile hukukundan doğan dava dosyaları üzerinde ve tabii ki hukuki uyuşmazlıkların çözümünde arabuluculuk üzerinde çalışıyorum bana bu alanlarda dilediğiniz soruyu sorabilirsiniz aşağıda sizlerle emailimi paylaşıyorum, bana rahatlıkla yazabilirsiniz.

 

 

Sevgi ve Baki Selamlarımla,

Yeniden Merhaba

Gizem Tan

Kurucu Avukat/ Arabulucu Gizem Tan

D&G Tan Hukuk

  (212) 284 90 09 

T  (212) 284 90 06 

G (530) 233 39 39

F   (212) 284 90 12

E gizem.tan@dgtanhukuk.com

A Levent Loft Residence No.201 Kat.9 Daire.135 

1. Levent-İstanbul

www.dgtanhukuk.com 

 

 

 

 

Sevme, Sevil Be Frida Kahlo !

Kızım, Frida başka adam mı yoktu be yavrum .. Neden hep ısrar ettin, Diego için?

Madem üzüyordu seni, neden yol vermedin deli misin sen? Sen kendini koruyamazsan, kim seni koruyacak ?

Bir kadın bu kadar ısrarcı olabilir mi bir adama bağlı kalmak için, onun hayatında olabilmek için?

İlla vazgeçmen için kan mı kusman gerekiyordu, Diego’nun ölmesi mi gerekiyordu?

Aşk için öldürmek mi daha iyi, ölmek mi? Aşık olduğun adam seni üzüyor diye ondan vazgeçmek aslında kalbinde ve aklında o adamı öldürmek olmuyor mu? İkinci şanslar ne için veriliyor o zaman ? Bu sınamalar yapılırken, aşk nereye gidiyor? Direnme ne için?

Aşık olduğun adam, gün gelir de  düzelir de seni daha da bir çok sever, seni el üzerinde tutar diye mi? En iyisi kalbindeki adamı mı değiştirmek aşık kadın? İyi de gönül bu neye konacağını bilemiyor ki? Hem aşık olduğundan vazgeçsen bile kim garantisini verebiliyor diğer gelecek olanın aşkını hakedeceğini? Garanti diye bir şey var mı bu dünyada? İnsanlar ölüyor, duygular tükeniyor, mesafeler artıyor duyguların şekli değişiyor …

Peki neydi, Frida’yı bu denli bağlayan duygu? Diego onu çok üzüyordu, hem şiddet vardı ilişkilerinde hem de aldatma … Ama yine de okuduğumuz izlediğimiz kadarıyla ki ben izleyenlerdenim Salma Hayek müthiş bir performansla canlandırıyor Frida’yı; sakat haliyle son nefesini verirken Diego ile beraberlermiş hala bunca kavga ve patırtıya rağmen. off ki ne off, domates biber patlıcan ..

Peki ya o zaman çaresizlik miydi onları bir arada tutan şey … neydi Frida söyle bana …

Peki ya Fikret Kızılok “Gönül” şarkısını yazarken Frida’nın hikayesini biliyor ve bu şarkıyı ona mı atfediyordu ?

Tek başınalıktan korkmak, bağımlılık, cinsellik ve tutku daha başka ne idi?  Ne idi biliyor musunuz,  kendimce biliyorum Frida Kahlo’yu tanımıyor olmama rağmen bu Diego’dan daha iyisini bulamayacağına dair inanışı ya da gelecek korku ve kaygısıydı ve bunun da sakatlığıyla bir ilintisi yoktu; dünyanın en güzel kadını bile olsa sakat bile olmasa idi; yine de Diego’ya tüm kalbiyle bağlı kalarak kendini yalnızlıkla cezalandırabilir, Diegosunu sabah akşam aradığı adam kılığında görünceye kadar bekleyebilirdi … Bir de bu gözle izleyin bakalım filmini siz ne düşüneceksiniz?

Siz biliyor musunuz her gün çatırdayan evlilik ve ilişkilerin temelinde hep aradığın adam ya da kadının o olmadığını anladığın an nasıl bir hata yaptığını anlamış olmak ve kendini o denli keriz gibi hissetmek yatıyor .. O yüzden Medeni Kanunumuzdaki boşanma sebeplerinden olan evlilik birliğinin temelinden sarsılması durumu geniş yorumlanır ve Yargıtay Karararındaki emsaller çok çeşitlidir ancak hepsi aynı kapıya çıkar. Aşk ve sevgi tükenmiştir ve bir zamanlar aşkından kudurduğun adam ya da kadın artık gözüne bir canavardan beter gözüküyordur ve göğüs ağrıları başlar mutsuzluklar boğar adamı, kadını, tükenmişlik sendromu boy gösterir…. Kaç oradan hemen ..

Ahh Frida Kahlo keşke daha erken uyansaydın da bu Diego’yu hayatından daha erken çıkarıp, daha güzel bir hayat yaşayabilseydin … Seni tanısaydım eğer, kafana vura vura bu öğütlerimi söylerdim; öğütlerden hiç haz almıyor olmama rağmen.  Hayatta en önemli şey, mutlu olabilmektir. Bu dünya kahır yeri olmamalı asla, en azından kimse kendi hayatını cehenneme çevirmek için ekstradan çaba harcamamalıdır.

Ayrılık fobisi olan bir boşanma avukatı olarak şudur diyeceğim ve de doğrudur bu tespitim; sevgi ve aşk kutsaldır, kime 2. şans verdiğinize dikkat edin ….

Bu vesileyle, tüm okuyucularımın Sevgililer Gününü kutlarım …

Sevmek önemli ama sevilmek çok daha önemli .. Seni sevene git derler.. Geç olmadan !

Sevgilerimle,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

http://dgtanhukuk.com/blog

DEVREMÜLK MEVZUATIYLA İLGİLİ BİLİNMEYENLER !

Bir ara devremülk modası vardı.  Hala var mı, bilmiyorum? Ama illa ki, ilgilenenleriniz vardır.  Zira, özellikle de devremülk devriyle ilgili tanıdığım bazı müvekkillerin canı çok yandığından; benden bu konuyla ilgilenmemi isteyenler oldu.

Özellikle Bodrum civarında biliyorum ki çok sayıda devremülk siteleri, kooperatifleri halihazırda mevcut.  Bana sorarsanız, kendi adıma değil devremülk, yazlık kültürüyle bile büyüdüğüm söylenemez.  Bir küçükken anne tarafıma ait Mersin’de ufacık yazlığı bilirim, bir de kısa süreli de olsa keyfini yaşadığımız ve daha sonra sattığımız Bodrum Adabükünde essiz koy manzaralı  yazlığı.  Ama devremülke yatırım yapar mısın, diye sorarsanız.  Buna kızan olsa da, “maalesef” cevabını veririm.

Devremülk mevzuatı yasal olarak Kat Mülkiyeti Kanunu ile belirli hükümlere bağlanıyor. Buna göre Devremülk mevzuatı aşağıdaki gibi açıklanıyor:

Devre Mülk Hakkı

Madde 57 – Mesken olarak kullanılmaya elverişli bir yapı veya bağımsız bölümün ortak maliklerinden her biri lehine bu yapı veya bağımsız bölümden yılın belli dönemlerinde istifade hakkı, müşterek mülkiyet payına bağlı bir irtifak hakkı olarak kurulabilir. Bu hakka devre mülk hakkı denir.

Madde 58 – Aksi resmi senette kararlaştırılmadıkça devre mülk hakkının bağlı olduğu pay, devrelerin sayı ve süreleri esas alınarak eşit bir biçimde belirlenir. Devre mülk hakkı ancak mesken nitelikli, kat mülkiyetine veya kat irtifakına çevrilmiş yahut müstakil yapılarda kurulabilir. Devre mülk üzerinde bu hakla bağdaşan ayni haklar tesis edilebilir. Devre mülk hakkı bağlı olduğu müşterek mülkiyet payına bağlı olarak devir ve temlik edilebilir ve mirasçılara geçer.

Madde 59 – Devre mülk hakkının yılın belirli dönemlerine ayrılması ve 15 günden daha az süreli olmaması gerekir.Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa devre mülk hakkı sahibi bu hakkın kullanımını başkalarına bırakabilir.

Madde 60 – Ana taşınmaz mal ile bağımsız bölümlerin ve müstakil yapıların tapu kütüklerinin beyanlar hanesine, bağımsız bölüm veya yapı üzerinde devre mülk hakkı kurulduğu işaret edilir ve düzenlenecek tapu senedinde de bu husus belirtilir.

Madde 61 – Üzerinde devre mülk hakkı kurulacak yapı veya bağımsız bölümlerin ortak malikler arasında dönem süresi, devir ve teslimi ile istifade şekil ve usulleri, yöneticilerin seçimi ile hak ve sorumlulukları, büyük onarım için ayrılacak dönem, bakım masrafları gibi hususlar devre mülk sözleşmesinde belirlenir. Bu hususları içeren ve bütün hak sahiplerince imzalanan devre mülk sözleşmesi resmi senede eklenir ve tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilir.

Devre mülk hakkı kurulan her yapı veya bağımsız bölüm için ortak malikler, kendi aralarından veya dışardan bir gerçek veya tüzel kişiyi yönetici ve kat malikleri kuruluna temsilci olarak tayin ederler. Bu Kanunun genel hükümlerine göre atanan yöneticilere devre mülk yöneticiliği ile ilgili görevler de verilebilir.

Madde 62 – Kat mülkiyetine çevrilmiş birden fazla bağımsız bölümlerden bazılarının üzerinde devre mülk hakkı kurulması, aksi yönetim planında kararlaştırılmamışsa, diğer bağımsız bölüm maliklerinin muvafakatlarına bağlı değildir.

Madde 63 – Üzerinde devre mülk hakkı kurulan yapı veya bağımsız bölümün ortak malikleri, aksi sözleşme ile kararlaştırılmamışsa, şuyuun giderilmesini isteyemezler.

Madde 64 – Devre mülk hak sahipleri,kendilerine ayrılan ve tapu sicilinde belirtilen dönem süresi sonunda istifade ettikleri bağımsız bölüm veya yapıyı sözleşme hükümleri gereğince boşaltmaya ve yeni hak sahibine teslime mecburdurlar. Dönem süresi sonunda tahliye olmadığı takdirde, istifade edecek dönem sahibinden birisinin veya yöneticinin tapu kaydını ve sözleşmeyi talebine ekleyerek ibrazı halinde, mahallin en büyük mülki amirin emri ile, başkaca bir işlem ve tebligata lüzum kalmadan, derhal zabıtaca boşalttırılır. İdare veya yargı organlarına yapılacak başvuru, bu boşaltma işlemini durdurmaz. İlgililerin kanundan ve sözleşmeden doğan hakları saklıdır.

Madde 65 – Devre mülk hakkı sahiplerinin hak ve borçları, yetki ve sorumluluklarının tespit ve uyuşmazlıkların çözümlenmesinde bu Kanunda, sözleşmede veya yönetim planında hüküm bulunmayan hallerde Türk Medeni Kanunu ve ilgili diğer kanun hükümleri uygulanır.

Bendenizin ayakları ve Bodrum… Tam 1 sene oldu ben gitmeyeli.  Hatta oradan bir yazı yazmıştım “Ablam Aşktan Öldü” diye… Geçen 25 Ocak’ta… Bir ufak enstantene yapmış olalım :)))

Bir de devremülk devri konusuna gelirsek … O da şu şekilde oluyor ….

Devremülk hakkı sahipleri diledikleri zaman kendi dönemlerini tesisle irtibata geçerek gerekli form ve prosedürleri yerine getirmek şartıyla kendi yerlerine kullanması istedikleri kişlere devredebiliyorlar. Yerine kullanım şeklinde olan bu devri devremülk hakkı sahibi yakınları veya akrabalarına yapabiliyor.

Peki, Devremülk nasıl kiralanır? Devremülk hakkı sahibi dilediği zaman kendi kullanım dönemini kiraya verebiliyor. Buna göre üyeler dilerse kendi kullanım dönemlerinin bir haftasını veya iki haftasını belirlenen ilgili form ve prosedürleri yerine getirmek şartıyla kiraya verebiliyor yada tesis tarafından kiraya verilmesini talep edebiliyor.

Kiralama işlemlerinde tesis yönetiminin belirleyeceği kiralama işlem bedeli alınıyor.

İşletme Yönetimi hiçbir zaman devremülk üyesinin dönemini kiraya verme garantisi vermez.Devremülk satın almak aynı zamanda bir ekonomik yatırım yöntemi oluyor. Devremülk üyesi tapusunu aldığı takdirde devremülkünü satabilir veya arzu ederse İşletme Yönetimi üye adına devremülk satış işlemi yapabilir. Bu tür işlemlerde çeşitli operasyon bedelleri talep ediliyor. İşletme Yönetimi bu tür taleplerde kesin satış garantisi vermez. Tapu almadan 2. el satış işlemi yapılmaz. Ödemesi biten devremülk üyesi gerekli evrakları tamamladıktan sonra İşletme Yönetimi tarafından yetki verilen kişilere noter yolu ile vekalet verir ve böylelikle tapu işlemi resmi süreç içerisinde tamamlanır. Satın alınan devremülkün tapu masrafının tamamı devremülk üyesine aittir.

Bu konuyla ilgili sıkıntıları olanlar benimle iletişime geçebilir, efem …

Saygılarımla

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

http://dgtanhukuk.com/blog

Zorunlu Arabuluculuk Dönemi Başlıyor !

Zorla güzellik olur mu? Olmaz mı, oldurmaya çalışıyoruz o zaman …

Hatırlarsanız, katıldığım televizyon programları ve ana haberlerde; özel hukuk ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların çözümü için arabuluculuk yönteminden uzun uzun bahsetmiştim,  google’dan benim adımla arattığınızda bu videolara ulaşmanız mümkündür.

2017 tarihi itibariyle gönüllülük esasına dayalı olan bu sistem, işçi işveren uyuşmazlıkları için zorunlu hale gelmiştir.  Nasıl mı?

Arabulucuya başvurmadan açılan davalar incelenmeden reddedilecek. Peki zorunluluğun kapsamı ne olacak? Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi alacakları ile işe iade talepleri zorunlu arabuluculuk kapsamında olacak. Yapılacak kanun değişikliğinin yürürlüğe girmesinden sonra işçi alacakları ile işe iade talepleri için öncelikle arabuluculuk yoluna başvurmak gerekecek. Bu düzenlemeye göre,  işçi alacakları ile işe iade talepleri için doğrudan dava açılamayacak.

Arabulucuya başvurmadan dava açılması halinde dava, esasına girilmeden dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilecek. Fakat taraflar arabuluculuk yoluna başvurdukları halde anlaşamazlarsa dava açabilecekler. Zorunlu arabuluculuk, adliyelerde kurulacak arabuluculuk merkezleri tarafından yönetilecek ve uyuşmazlığın tarafları merkezde arabuluculuk hakkında bilgilendirilecek. Başvuranların kendi arabulucularını seçememesi halinde arabulucu merkezde bulunan otomasyon sistemi üzerinden belirlenecek. Bu arada, bilindiği üzere arabulucu ataması sadece Adalet Bakanlığı arabuluculuk siciline kayıtlı arabulucular arasından yapılacaktır, doğrudur.

Arabuluculuğa başvuracak olan taraf, karşı tarafın yerleşim yerindeki, karşı taraf tüzel kişi ise merkezinin bulunduğu yerdeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk merkezlerinden birine giderek işlemleri başlatabilecek ve bu sürecin en çok iki hafta içinde sonuçlandırılması öngörülüyor. Ancak arabuluculuğa başvuranların genellikle ilk bir-iki saatte anlaştıkları görülüyor. Sürecin uzaması halinde ise arabulucunun süreyi bir kez uzatma yetkisi olacak. Arabuluculuk boyunca dava açma süreleri işlemeyecek.

Arabuluculuk ücretinin ilk iki saati devlet tarafından karşılanacak. Anlaşma gerçekleşmez ise bu ücret yargılama giderinden sayılacaktır. İlk iki saatte anlaşma sağlanamazsa arabulucu taraflardan ücret isteyebilecektir. Taraflar başka şekilde anlaşmadığı sürece arabuluculuk ücreti eşit ödenecek.

Taraflardan birisi geçerli bir mazeret göstermeden arabuluculuk görüşmelerine katılmazsa haklı çıksa bile yargılama giderlerine mahkûm edilmesi gündemde. Bu sistemin avantajı ne diye sorarsanız, hep dediğim gibi  zorunlu arabuluculuk ile birlikte işçi-işveren uyuşmazlıkları çok kısa sürede ve devlet katkısı sayesinde taraflara ek bir yük getirmeden çözüme kavuşabilecektir yani taraflar için daha ekonomik usul ekonomisi açısından da daha kısa sürede sonuç alınabilecektir.

Saygılarımla,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

http://dgtanhukuk.com/blog

Namesteler Beyaz Telaş ve Rehin Açığı Belgesi

Sevgili Okurlarım,

Amerika’daydım bir süredir, inşallah yeni yıl sonrası tekrardan gideceğim.  New York’u altına üstüne getirdim her zamanki gibi, gönlümce gezdim, eğlendim, şükrettim.  Yaşıyorum diye, ailem yanımda diye, elim ayağım tutuyor diye,sevdiklerim ve ben sağlıklıyım ve aynadaki yansımamı seviyorum, her sabah kendime öpücük gönderiyorum diye.  Başarılarımı düşündüm, daha da çok gurur duymak mutlu olmak istedim kendimle, kendimi şişirmek egomu tavana çıkartmak istedim.  Canımı sıkan herkesi ve herşeyi çukurun içine attım.  İnsan temizliğini hayatımda bir süre önce yapmıştım zaten.  Enerjimi tükentenlerin bir kısmı hayatımdan kendiliğinden defolup gitti, bir kısmını da ben çıkardım.  Tamamen görüşmek istediğim insanlarla görüşüyorum ve canım ne yapmak isterse onu yapıyorum kendime bu lüksü vereli epey oluyor.  Daha öncesinde bu denli arama mesafe koyamıyordum enerjimi tüketenlerle artık bunu tam anlamıyla yapabiliyorum.  Beni seven sevsin, sevmeyenin de canı cehenneme diyorum.  O zaman her gün cennet işte.  Bu lüksü de insan ancak  kendi kendine verebilir. Kendi kendine bunu yapamadıktan sonra kimse sana bu lüksü vermeyecektir.  Tabii yalnız kalmayı da bileceksin, bazı geceler olacak ki duvarlar üzerine üzerine gelecek; ama sen o duvarların altında ezilmeyeceksin.  Bileceksin ki, duvarların altında ezildiğinde kimse dönüp sana yardım elini uzatmayacak, ailenden başka .  Ailen de seni o halde görmek istemeyeceği için, güçlü kalmaya ve olmaya mecbursun.  O duvarları iteceksin var olan gücünle, yoksa da bir yerlerinden damarlarındaki o kandan bir güç bulmalısın yoksa öl daha iyi …. Tüm bu felsefemin üzerine NYlu Amerikalı arkadaşımın zaten bende bir hayli mevcut olan ve kızkardeşime fenalık getirmeme vesile olan “namesteler”ime bir de yoga ve nefes egzersizlerini eklemesiyle iyice enerji harmonisiyle doldum ki sormayın, beni tutabilene aşkolsun … 20li yaşlarımda hissediyorum kendimi, tek sinirimi bozan saçlarımın belirli kısımlarına düşen zamansız aklar… neyse ki kuaför fobim var da beyazları kendim kapatıyorum o da canım istedikçe, zaten kış geldi ponponlu berelerimin altında çok güzel saklanıyor beyazlarım, nazar boncuklarım …. 🙂  Günün birinde canım hiç boyamak istemezse bu beyazları, bembeyaz da gezebilirim .. canım nasıl isterse …o konuda da canım nasıl isterse ….

Gelelim 2. romanımın durumuna ismi “Beyaz Telaş”.  Siyah Telaş 2 sene 3 ay önce yayınlanmasına rağmen hem internet satışlarında hem de hala daha yurt genelindeki kitapçılarda satışına devam ediliyor.  Ne güzel, nobel ödülü almadım; ama okuyucularımın olması beni mutlu ediyor sağolun ilginiz için ..  Bu arada, Unutmadan yazayım, Buddha Bar’ın “Anandi” si beni kendimden geçiren müzik; şu ara bol bol dinliyorum … Benim gibi yogiler için harika bir müzik ve Buddha Bar Albümlerinin tamamını şiddetle tavsiye ederim . Bu albümlerden oluşturduğum favori albümümü Nano Teknesiyle Bodrum açıklarında ve Datça yoluna açıldığımızda ses sonunda dinlerdim, dinlerdik.  Bas bas bağırırdı müziklerim Ege Denizinin açıklarında. Dalgaların teknenin altına hızlıca vuruşuyla beraber içmdeki coşku tavan yapar, aşk dolu sevgi dolu olurdum.  Bana hayatı huzursuzluk ve üzüntüleri unuttururdu o anlar.  Ve şunu biliyordum ki, depoluyordum o anları daha sonra hafıza kutumdan çıkartıp bir daha bir daha yaşayabilmek için, anılar biriktirmekti mühim olan, anı dolu dolu stressiz huzurlu aşk dolu yaşayabilmekti … Şimdi ve şu aralar da öyle … 2. Romanım “Beyaz Telaş”ı yazdığım şu günlerde, bu anılar hikayemi oluştururken bana yardımcı olacaktı.  Avukatlığımın yanında bu yazar yönüm beni sanatçı eder mi dersiniz?  Bir ara çevremden sanatçılar eksik olmazdı.  Çok sevgili yönetmen dostum vesilesiyle çoğu oyuncu yazar ve senarist tanımıştım.  Onların da söylediği benim yazmam gerektiğiydi.  Yazıyorum işte, hep de yazacağım …

Gelelim mesleğimin avukatlığın cilvelerine; Datça’da yürüttüğüm bir icra dosyası için rehin açığı belgesi almamdaki çabama … Beni deli gibi uğraştırdılar.  UYAP’ın gelişiyle işlemler daha bir hızlı ilerler oldu, memnunum bu hızdan ötürü.  Ofisimden Datça’daki dosyamı takip edebiliyorum, bu büyük bir lüks.  Müvekkillerin, avukata itimadı çok mühimdir bunu herkes bilir.  Benim canım müvekkillerim de bana her zaman itimat dolu oldular ben de bu itimatlarını asla boşa çıkarmamaya gayret ettim hala daha avukat müvekkil güven ilişkilerimiz harika yol almaktadır.. Gül gibi geçinip gidiyoruz ..

Bilmeyenler için, Nedir rehin açığı belgesi ?

Rehin, satış isteyenin alacağına derece itibariyle rüçhanı olan diğer rehinli alacakların tutarından fazla bir bedelle alıcı çıkmamasından dolayı satılamazsa veya satılıp da tutarı takip olunan alacağa yetmezse, alacaklıya bütün veya geri kalan alacağı için bir belge verilir.Alacağın irat senedinden veya bir taşınmaz mükellefiyetinden doğmayan alacaklı, bu suretle tahsil edemediği alacağı için borçlunun sıfatına göre iflas veya haciz yoluna gidebilir.Alacaklı, satış yapılmamışsa artırma gününden,satış yapılması halinde satışın kesinleşmesi tarihinden itibaren bir sene içinde haciz yolu ile takip talebinde bulunursa yeniden icra veya ödeme emri tebliğine gerek olmayacaktır. Rehin açığı belgesi, borç ikrarını doğrulayan senet mahiyetindedir.

Hepinize Namesteler …

Sorularınızı bekliyorum …

Saygılarımla,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

http://dgtanhukuk.com/blog

Sarı Yaz

Geçen sene ekimin sonlarına doğruydu Bodrum’un açıklarında yaza veda edişimiz.

Bu sene yaza veda edişimiz geçen seneye göre daha bir hızlı, daha hüzünlü, ıssız ve apansız oldu sanki.

Birkaç günlüğüne geldiğim Ankara’da evimizin penceresinde ağaçlardan düşen yaprakları izliyorum, kulağımda Birsen Tezer’in “İstanbul” u çalıyor.

Beş dakikada bir motorunun acelesine inat
Biniyorum meçhule
Ardımda martılar telaş

Bırakıp gitmek var
Şimdi seni yarim
Dört yan ezan
Vapur vapur boğaz

Sesim binlerce binlerce
Gözüm bugün
Gözlerin istanbul
İstanbul gözlerin bugün
Gözlerin istanbul
İstanbul yüzün bugün

Birazdan yola çıkacağım İstanbul’a doğru arabamla.  Arabam, evin önünde gitmeye  biraz isteksiz, aynı zamanda da istekli beni çağırıyor.  Bu şehri terketmek hep zor geliyor gönlüme, aklıma, anılarıma …. yine de gitmeliyim İstanbul’a yola çıkmalıyım.  Vedalara alışan yüreğim senelerdir, aile üyelerimi, anı ve bu Ankara’daki planlı, aristokrat hayatı bırakmaya alışmış, alışagelmiş…… Bu veda ve hüzünler beni bugünlere getirmişken hala daha beni büyütmeye ve yaşlandırmaya çalışıyor, devam ediyor hala daha …. Beni ıssız bir o kadar güçlü, bağımsız ve belki de anarşist yapan duygularım başkaldırıyor yine tüm zorluk, çaresizlik, hüzün ve üzüntülere.  Ben biliyorum ki, İstanbul’a girişte köprüyü geçerken yine ellerim hırstan kaşınacak kalbim daha hızlı atmaya başlayacak ve ben İstanbul’un telaşı içinde tüm hüzün ve hasretlerimi arkamda bırakarak önüme bakacağım ….  İşte hayat bu.  Mevsim sonbahar tüm kasvetiyle gönlümde aklımda ve hüznümde.  Hazan sonbahar …. Ahmet Faik’in dediği gibi “Sarı Yaz” …..

Hüzün ve hazan iliklerimize o kadar işlemiş ki, art arda gelen kahkaha ve sevinçli muhabbetlerden sonra derin bir sessizlik ve suskunluk geliyor.  Peki neden ?  Bunu yapan yaptıran nedir ? Hasret …. Kaçamazsın, gidemezsin teslim olacaksın hüzne, hasrete, uzaklığa …

Gelelim hukuki konumuza, istinaf yoluyla ilgili sorularınıza açıklık getirmek amacıyla, şu kararlar için istinaf yoluna başvurulabilinir …

(1)İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.

(2) Miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.

(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda binbeşyüz Türk Liralık kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.

(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.

(5) İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.

(1) İstinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir.

(2) İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.

İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar.

Saygılarımla,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

http://dgtanhukuk.com/blog