Geçen hafta Amerika’da bulunmam dolayısıyla, köşemi biraz geç yazabiliyorum. Yazılarımı her hafta takip eden okuyucularım beni merak etmişler bile. Çok memnun oldum. Bu süreç içerisinde aldığım maillerden bir tanesi hukuk usullerinde uygulanan “istinabe” yöntemine ilşkin. Ben de hemen kısa bir açıklamayla, istinabe tanımını köşemde yapmış olayım; kişilerin, malların ve sermayenin ülkeler arasında dolaşımı ile beraber yabancı ülkelerde bulunan delillerin temini konusu önem kazanmaktadır. Davanın görüldüğü ülke ile delillerin bulunduğu ülkenin farklı hukuk sistemlerinin olması, delil temini konusunda problemler doğurur.
Bir devletin adlî makamının başka bir devletin adlî makamından hukukî yardım talep etmesi olarak tanımlanan milletlerarası istinabe, yabancı ülkede bulunan delillerin teminine ilişkin usûllerden biri olup yabancı unsur taşıyan davalarda söz konusu olur. Milletlerarası istinabeye ilişkin HMK’da özel bir düzenleme yoktur ancak Türk hukuku bakımından bu konu, milletlerarası anlaşmalara veya milletlerarası nezaket kurallarına bırakılmıştır. Türk Hukukunda milletlerarası istinabenin nasıl yerine getirileceği Türkiye’nin taraf olduğu ikili anlaşmalar ve çok taraflı sözleşmeler aracılığıyla belirlenir. Bu konuda ikili bir anlaşmanın ve çok taraflı sözleşmenin bulunmaması hâlinde milletlerarası istinabe, karşılıklılık esasları dahilinde milletlerarası nezaket kuralları çerçevesinde belirlenir.
Saygılarımla,
Avukat / Arabulucu Gizem Tan
twitter@avukatgizem.tan
http://dgtanhukuk.com/blog