Mesleki Deformasyonlar

Bilmem kaçıncı çaydı garsonun bana getirdiği?  Başta, güya bir saate yakın oturmayı planladığım Abant Gölü’nün çevresine geldiğim neredeyse 3 saat oluyordu. Vaktin nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlayamamışım. Yorgunluk işte.  Bunu ben de dediğime göre, artık herkes diyebilir bence.  Yorgunluğu bilmeyen yapımla yaşıyorum yıllardır.  Ancak epey yorgun olduğumu yeni yeni anlayabildiğim bir dönemdeyim.  Yahu, hayat ne kadar yorucu !!!  Ohh çekelim hep beraber hadi !!!

İçinize çekin bu güzel manzarayı… Ayaklarım her zamanki gibi 🙂

abant

İyi, hoş, güzel işimizi yapıp, paramızı kazanıyoruz; müvekkillerimizin yüzünü güldürüyoruz; peki ya geri kalan zamanlarda? Kendimizle başbaşa kaldığımızda ruh halimiz nasıl oluyor, dersiniz? Dünya ve hayatla bireysel mücadelemiz, sevdiklerimizle anlaşmazlıklarımız, içsel çekişmeler, hayallerimizin peşinden gitme isteği ve gerçekler hepsi ama hepsi üstü üste biniyor ve adeta bizi bir tükenmişlik sendromuna sürüklüyor.

Genelde doktorlarda özellikle de büyük ameliyatlar yapan cerrahlarda gördüğüm bir özelliktir, ölüme karşı büründükleri soğukkanlılık hali !! Ameliyatlarda ve tedavilerde, hastalarının derdine derman bulamazlarsa hastanın öleceğini en başında bildiklerinden; ölümle yaşam arasında çok ince bir çizgi vardır onlar için, bu da her daim mantıklı ve güçlü olmalarını gerektirir.  Duygusal yanlarını gizlemeleri ve bu yönlerini dışarıya pek de çaktırmamaları icap eder.

Bizim meslekte ise ölüm, kalım yok belki; kimseyi ameliyat da etmiyoruz ancak bizde de stres var hem de çok. Müvekkillerin keseleri, mal varlıkları, sinirleri, ruh sağlıkları bize emanet.  Sıkıysa canlarına, haklarına, mallarına ufak bir zarar gelsin; ensende bitiverirler vallahi ! O yüzden iyi avukat her daim müvekkilleri için hazır olda beklemeli ve yürüttüğü işlerle ilgili güncellemeler yapmalıdır ( update etmelidir) . Bunlar olması gerekenler tabii ki,  işini adam gibi yapmanın kuralları.

Peki ya, bizler? Yani avukatların mesleki deformasyonları ne olacak?

Avukat dediğin bakımlı olacak bir kere.  Sigaradan uzak duracak ve sağlığının elverdiği ölçüde her gün sporunu yapacak.  Eğer kendie bakacak kadar bile vakit bulamıyorsa o avukat, gerek müvekkillerinden gerekse de iş yoğunluğundan dolayı; o mesleği bıraksın daha iyi.  Tükenmişlik sendromu nereye kadar? İnsanı hayattan bezdirir, yemin ederim.  Mesleki deformasyonu minimuma indirebilecek bir hayat sürebiliyorsan; o mesleği icra et ve yaşamaya devam et, derim ben.

Görüntüsü son derecede bakımlı olan avukatların bir de içlerine bakmak gerekmez mi?  Bu mesleğin en ağır bedeli, bence “güven” konusunda oluyor.  En azından ben kendi adıma söyleyeyim, avukatlık mesleğinin deformasyonunu insanlara güven konusunda yaşıyorum.  İnsanlara güvenmek hiç bu kadar zor olmamıştı.  Bir de avukatın tuttuğunu koparması gerektiğinden, her istediğini yapabilmek istiyorsun; asla yenilmemek ve her zaman kazanan sen ol istiyorsun.  Biliyor musunuz, bu hissiyatın kalbe zararını ? Bu, mesleki deformasyon değil de, nedir? Bilen varsa söylesin….

Saygılarımla

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

http://dgtanhukuk.com/blog

Sosyal Medyada Paylaş