Yanılmak İnsana Mahsustur, ancak Yanılgıda Israr Bilinçsizliktir !!!

Anneciğim Ankara’dan İstanbul’ a gelmiş beni ziyarete, bir marketteyiz alışveriş yapıyoruz.  Bana, duvardaki panoyu işaret etti, panoda “Yanılmak İnsana Mahsus, ancak Yanılgıda Israr Bilinçsizliktir !!!” yazıyor.  Bana sorarsanız, neye temas etmeye çalıştığımı hemen söyleyeyim efendim.  Zira, insanların yüzlerinde çeşitli maskeler olduğunu, olabildiğini ben daha yeni öğreniyorum.  Ne yazık ki!

“Yalan” bu dünyada olabilecek en çirkin karakteristik özellik. “Yalancının mumu yatsıya kadardır.” diye bir söz vardır bilir misiniz? İnsanlar neden başvuruyor yalana, ne dersiniz?  Çok mu kompleksliler, ya da kendilerini gerçekten de oldukları gibi beğenmiyorlar mı? İlla başkası gibi mi olmaları gerekiyor? Nedir onları eksik kılan? Yalana başvurdukları zaman kendilerini aldatmış olmuyorlar mı? Bir tek karşısındakiler mi aldanıyor yoksa? Yalan ortaya çıkınca, kim daha çok acı çekiyor? Yalan söyleyen mi, karşısındaki mi?  Size söyleyeyim mi, bence aldanan daha acı çekiyor.  Bir daha daha da vahim olan, aldanmada ısrar edenler.

“Yahu yalan değildir, belki de doğrudur…” diye kendisini ha babam de babam yalanın doğruluğuna inandırmaya çalışan insan tiplemesi.  Sizler biliyor muydunuz benim de bu tipte bir insan olduğumu? Zira yakın zannedip de bağrıma bastığım arkadaşlarımdan bahsediyorum.   Bir kere de olsa, ufak da olsa yalan, dolanını görünce de; bir daha asla inanasım gelmiyor.

Bu hafta sözüne, özüne bir zamanlar çok güvendiğim birini hayatımdan tamamen çıkardım.  Bu yıl içinde bu 2 etti.  Size de oluyor mu? Karşınıza yalancılar çıkıyor mu? Arkadaşlarınızın, dostlarınızın, sevgililerinizin yalanını bir kere bile yakalayınca hemen def mi ediyorsunuz hayatınızdan, yoksa doğru yola gelmesi için 2. ya da 3. bir şans mı veriyorsunuz bu pinokyolara?

Allah, insana kötü şans vermesin; karşısına kötü insan çıkarmasın diye boşuna dememişler.  Belki de dünyanın ve hayatın gerçekleri, insanları yalan söylemeye teşvik ediyordur; neden olmasın? Ama, yalanın da haklı sebebi olmamalı öyle değil mi?  Doğrudan defedelim ki, bilinçsizlik yapmayalım, daha fazla çamura batmayalım. Yanılmak sadece 1 defalıksa insan hali olsun, daha da devamı aptallık.  Bunun başka bir açıklaması olamaz.

kus

 

Biliyorsunuz, hukukta yalan yere tanıklıktan tutun da, yalancılığın bir türü olan “evrakta sahtecilik” suçunda bile yalan için büyük yaptırımlar getiriyor kanun.

Yalan söyleyenleri tespit edebilmek için de, vücut dilini anlamaya dayalı çeşitli tekniklerden oluşan eğitimlerin verildiği de bildiklerim arasında.  Aslında, hukukçular için yalan tespiti konusundaki bu eğitimlerin belki de zorunlu haline getirilmesi gerekir.  Zira, her ne kadar yanlış da olsa da; avukatlar için de yalanın savunucusu denildiği halk arasında bilinen bir tabirdir.  Her ne kadar bizler yalanın savunucusu olmasak da, müvekkilin sırlarını bilerek; müvekkilin haklarını sonuna kadar savunmaktır görevimiz.  Yalan söyleyeni anlayabilmek de işimizin bir parçası olmalı ki, daha sonrasında şoke olmayalım, kötü sürprizlerle karşılaşmayalım….

Yalandan nefret eden ve tiksinen bir avukat olan ben,  yalansız bir hafta ve ömür dileklerimle…

Saygılarımla,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com

twitter@avukatgizemtan

Arabuluculukta Gizliliğin Önemi

Sonunda İstanbul Çağlayan Adliye’mizde resmi ve gayet ciddi bir Arabuluculuk Bölümü oluşturuldu ve resmi arabuluculuk için dağıtım görevlerine başlandı bile. Taleplerin de epey fazla olduğu kulağıma gelenler arasında.

Artık vatandaş; çeşitli aile uyuşmazlığını, eşya hukukundan ya da borçlar hukuku temelli alacak verecek uyuşmazlığını; mahkeme yerine uzlaşmayla gidermek istiyor ne güzel. Türkiye’de faşizmin önü seçimler sonucunda bir nevi kesildiği gibi, her türlü özel hukuk uyuşmazlığı için mahkemeye başvurmayı tercih eden zihniyetin önü de kesiliyor artık, harika !!!

arra

Okuyucularım, bana sık sık arabuluculuğun işleyişiyle ilgili emailler gönderiyorlar. Arabulucuğa herkes sıcak bakmıyor anlaşılan. O gün şöyle bir soru aldım. “Gizem hanım, ne malum arabuluculuk seansında konuştuğumuz konular, gerektiğinde yaptığımız itirafların; uzlaşma sağlanmaması durumunda aleyhimize kullanılmayacağı?”

Zira,böyle bir şey mümkün değil; çünkü yasa gizliliğin ihlali durumunda hapis cezası getiriyor.

Kanunun 4. maddesine göre: “…..Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça arabulucu, arabuluculuk faaliyeti çerçevesinde kendisine sunulan veya diğer bir şekilde elde ettiği bilgi ve belgeler ile diğer kayıtları gizli tutmakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğe aykırı hareket ederek bir kişinin hukuken korunan menfaatinin zarar görmesine neden olan kişi altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Yani, gizlilik ihlali öyle sanıldığının aksine kolay olmayacaktır. Zira, memlekette arabulcu olmak hiç kolay olmadığı gibi, arabulucuların da hapis cezasını göze alıp bir de bunca yıllık hukuki emeklerini çöpe atmaları pek akıl karı değil; zira tam bir delilik olacaktır.  deli olan da arabulucu olamaz.  Bakın yönetmelik, arabulucu olmak için hangi kriterleri getiriyor: Türk vatandaşı olmak, mesleğinde en az beş yıllık kıdeme sahip hukuk fakültesi mezunu olmak, tam ehliyetli olmak, kasten işlenmiş bir suçtan mahkûm olmamak,  arabuluculuk eğitimini tamamlamak ve Bakanlıkça yapılan yazılı ve uygulamalı sınavda başarılı olmak. Epey zor anlayacağınız, kaç fırın ekmek yemek gereiyor… Dolayısıyla, kanunun getirdiği tüm yükümlülüklerin arabulucular tarafından yerine getireleceğine; ben kefilim dermişim 🙂

Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculukla ilgili daha ayrıntılı bilgi sahip olmak isteyen okuyucularım detaylı bilgiyi bu linkten edinebilirler….

http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/06/2012…

Saygılarımla,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com
gizem.tan@dgtanhukuk.com
twitter @avukatgizemtan

Ey Demokrasi Yakışırsın Sen Türkiye’ye !!!

Veeee geldik işte 7 Haziran’a… Türkiye’nin kaderini belirleyeceği güne.

Bir iş sebebiyle Ege’de bulunan ben, koştur koştur uçağa yetişip, İstanbul’a varıp vatani görevimi yerine getirebilme derdindeyim.  Seçim sonucuyla ilgili az çok herkes gibi fikir yürütebilirken, bu seferki seçim sonuçları için pek bir fikir yürütemiyorum, sanki beklenilenin dışında bir sonuç olabilecekmiş gibi geliyor.

Demokrasinin olduğu bir ülkede yaşadığımızı düşünen bizler, bence bu seçimde bunun gerçek olup olmadığını görecekmişiz gibi geliyor.

Bu arada seçim kesin olaysız bitmeli.  Zira, yabancı basın da bildiğiniz üzere Türkiye’deki medya, yargı ve özellikle de siyasi hayatın sadece tek bir partinin hegomanyası altında devam ettiğini haber yapıyor ve ülkemizi ağır eleştiriler altında eziyor.  Ülke elden gidiyor eleştirileri, umarım demokrasinin olumlu gücü ve istikrarıyla son bulur.

Bu yıl seçim sonuçları üzerine de vatandaşlar daha  bir duyarlı olmalı ki, seçim sonuçlarının çarptırılmaması için  tüm ülkede geniş asayiş önlemleri alınıyor; insanlar sandıklar başında geçen yıllara oranla daha da bir şevkle sayman olarak görev alıyorlar.

Her parti kendi düşünce sistemine göre haklı bir politika izliyordur muhakkak !!! Bu anlamda kendi gerçeğini bile hayalleştirerek, kendine göre haklı siyasi düşünce yapısı belleyip; bunu seçmenlere kabul ettirebilmek için elli taklalar atıp, emek harcayan en küçük ve adından en az bahsettirebilen siyasi partinin emeğini  ve çabasını bile takdire şayan buluyorum.

Zira, ben bir demokrasi çocuğuyum.

Haydi Türkiye, faşizmin önünü kesmek için Anayasa’dan doğan  demokratik bir hak olan seçme hakkını kullan ve seçim sonuçlarına da sahip çık ve oyların hırsızlığını engellemek adına oyunun demokratik sonucunu da takip et, edebil…..

Hayırlı Seçimler ve Sonuçlar Dilerim.

Saygılarımla

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com

gizem.tan@dgtanhukuk.com