Nuri Bilge Ceylan’ın “Kış Uykusu” filmini izlediniz mi? İzlemediyseniz hemen izlemenizi tavsiye ederim, harika ötesi bir film… Ancak sakin bir havada ve ortamda izleyin. Güzel bir kahve yapın kendinize. Şöyle diyor Demet Akbağ’ın canlandırdığı Necla karakteri, “Kötülük ancak kayıtsız kalınarak yok edilebilir.” Yürüyüş yaparken düşünüyordum da bu sözü; aslında bir açıdan da haklı sayılabilir ancak, gerçek hayata geçirmekte sıkıntı doğacaktır, zira bizler kötülüğe kayıtsız kalmaya alışmış insanlar değiliz asla; ,olamayız da. Savaşçı bir toplumuz.
Kötülüğe maruz kalanlar, göze göz, dişe diş mantığında değillerse; çalarlar kapımızı. Avukatlar ne için var? Kötülüğe maruz kalan müvekkillerini korumak için. Necla karakterinin dediği gibi kayıtsız kalma taktiği, belki kötü karakterlerin destur edeceği, uslanacağı toplumlarda işe yarayabilecek bile olsa; bu görüş benim hayat görüşümde, gazoz ağacından öteye gitmez.
Dikkat ettiyseniz, böylesi doğrudur da demedim; zira ;hayatım boyunca doğru ve yanlış odaklı bir bayan da olmadım. Doğru ve yanlış odaklı yaşayıp, kendini mütemadiyen haklı görerek yaşayan insanları da, dünyanın en mutsuz insanları olarak görmüşümdür hep. Hayat felsefeme tamamen zıt.
Önemli olan, insanın kendini tatmin etmesidir. Asgari müşterekte de olsa; kendisine kötülük yapan kişiye tamamen kayıtsız kalmaktansa; cevap vererek istediğini, kendisine layık gördüğünü alabilmekte ve hakkının peşinden gidebilecek cesarete haiz olabilmektir. Bir nevi had bildirme hakkını, herkes kendinde görebilmelidir.
Gerek benim gibi düşünen avukatların, gerekse de benimle çalışan müvekkillerimin imzalayacakları sözleşmelerde hangi maddelere önem vermeleri gerektiklerine ilişkin soruları; hem de duruşmalarda alınacak tavırlar ve karşı tarafa açık verilmemesi gereken diğer hukuki hususlarla ilgili soruları hep “öngörü özelliğimizle” ilintilidir. Zira, hukukta doğru ve yanlış yoktur, çoğu kanun maddelerinin yoruma açık olduğunu ve savunmanın öneminin ve hakimin vicdani kanaatiyle çoğu davanın ilerlediğini, bir kere daha hatırlatmak isterim.
Uzun lafın kısası, hukukun olduğu her noktada, her daim “öngörü usulüyle” gitmekte fayda var. Yani, sözleşmelerde müvekkil lehine görülen bir madde, bir vakit sonra, eğer başında öngörüsüz bir şekilde doğru yorumlanamazsa ileride müvekkil için bela niteliğinde olabilir. Daha sonradan, telafisi mümkün olmayan sıkıntılarla uğraşmaktansa, başında gardımızı alalım. Duruşmalarda da, özellikle de sözlü savunmanın önemli olduğu basit yargılama usulüne tabi işçi davaları ya da ceza davalarında, ağızdan çıkan her söz, süzgeçten geçirildikten sonra ağızdan çıkmalıdır ki, ileride aleyhe kullanılmasın.
Kötülüğü yok etmenin yolu kayıtsızlıktan değil, haklı çıkabileceğimiz şekilde cevap vermekten geçer.
Kötülüklerden uzak bir hafta dilerim.
Saygılarımla,
Avukat / Arabulucu Gizem Tan
www.dgtanhukuk.com
gizem.tan@dgtanhukuk.com
twitter@avukatgizemtan