Yarın ya da dün değil, bugün hatta şu an !

 

Osho diyor ki, “Geçmiş ya da gelecekten ızdırap çekemezsin çünkü bunlar yoktur.  Acı çektiğin hafızan ve hayal ettiklerindir …” Biliyor musunuz, acaba bu cümle ne kadar doğru olabilir, zira bu tecrübeyle de sabit olamaz çünkü herkesin tecrübesi kendinedir …

Kaç kişi geçmişinden tamamen kopabilir, gelecek kaygısı duymadan yaşayabilir ki?

Sadece yaşanılan ana kitlenip, bir sonraki an ne olacağının kaygısını gütmeden neyin egosunu yaşamış oluyoruz acaba? Ya da bir sonraki anın kaygısını güdüp o anı mı kaçırmak lazım ? Hangisi daha iyi olur ? Bunun cevabını ben pek bilemedim.

Zira, ben biraz obsesif mizacımla her aldığım nefesi son nefesimmiş gibi alanlardanım belki de yaşadığım bazı anları defalarca fotoğraflama isteğim bu sebeptendir.  Telefonumdaki binlerce fotoğrafın tek açıklaması bu olabilir ! Telefon dayanmıyr artık bana 🙂 Çünkü, o güzel anın bir daha geri gelmeyeceğini benim tarafımdan yaşanılmayacağını biliyorum.  Fotoğrafladığımda ise, o resme baktıkça zihnim ve duygu dünyam o ana gidebiliyor ve böylece o anı iyice bilinçaltıma kaydedebiliyorum.

Hayat, güllük gülistanlık değil elbette ! Ancak, bu durumu madem biliyoruz o zaman bence de çok da gelecek kaygısı gütmeden ya da geçmişimizdeki hata ve pişmanlıkları  (ki benim “keşke”lerim yoktur çok aptalca bulurum ) her günümüze taşımadan o anı yaşayabilmekte saklıdır, “yaşam sevinci”.  Aksi halde hep geçmişi sorgulamak ve “gelecekte acaba bana ne olacak?” kaygısıyla hayatımız zindana dönüşebilir, yaşamayalım ölelim daha iyi.  Babannem der ki, “mevsimini kış tut, yaz çıkarsa bahtına!” … bu da ne kadar pesimit bir düşünce şekli, belki de bu eski düşünce şekli yüzünden babannemin ve daha nice yaşlıların güllük gülistanlık bir ömrü olamadı, her günü kaygılı ve sorunlu geçirdiler. Mühim olan da, “sevinç” nasıl yaşamak istemediğini bilmek de yatıyor bence ….

Kendinize kaçış alanları yaratın … Başka türlü bu hayat çekilmez. İcabında tüm çevrenizden uzaklaşın, yeni çevre yaratın; terapistlere gidip kutu kutu ilaçlar içmektense kendinizi doğaya, hayvanlara verin onlarla konuşun besleyin onları;  inanın çok iyi geliyor.

 

Ben biliyorum çünkü, yakın zamanda seyahatlerimden birinde bu ufaklıkla yol üzerinde karşılaştım.  Arabayla hızlıca yanından geçtim önce, aşağı yukarı 10 km yol gittikten sonra aklım bu sıpada kaldı, kendi kendime ” ne yapıyor ki otobanda bir başına” diye düşündüm ve vitesi geri kırdım.  Ben onu gördüğüm noktaya gidene kadar o, o arsada çoktan kendine bir yer bulmuş ve kıvrılıp oturmuştu.  Arabayı çektim yanına, indim arabadan.  Yapayalnızdı, çevresine bir baktım başka sıpa ya da herhangi bir sahip de göremedim.  Açtır diye düşündüm ve arabamda bulunan ruffles, eti cin, puf ne varsa sıpanın yanına getirdim.  Patates cpisini, avcuma döktüm ve sonra sıpanın ağzına götürdüm.  Katur kutur yemeğe başlamasın, eti cini de yedi pufu da … Sonra teşekkür edercesine ayağa kalktığında ne göreyim sol arka ayağında bir yara hareket etmesine engel oluyordu.  Onu da görünce beni bir ağlama tuttu.  Nefesim böğrümde düğüm düğüm adeta tıkanmıştım. Boynu da yük taşıyor olmaktan ötürü biraz ezilmişti:(

Hep derlerdi, eşşeklerin insanlara dost olduğu …

Benim sıpa, o haliyle bana teşekkür ve selam edercesine arkamdan beni arabama kadar geçirdi.  Onu o halde bırakamadığım için arabadan tekrar inip yine yanına gittim, bana kendini sevdirdi öptüm onu; cüssesi müsait olsa arabaya tıkabilirdim gerçi 🙂

Biraz vakit ilerleyip, hava kararmaya yüz tutmuştu ki, kafamı bir çevirdim ki ne göreyim, bir sıpa ordusu karşı tepenin yamacından benim sıpanın yanına doğru geliyorlar …. Bir an sevindim, benim arkadaşım eşşek yalnız değil diye ancak ne mi oldu, diğer sıpalar beni görünce kaçıştılar ve beninkinin yanına gelmediler tabii.  Ancak, benim sıpa o kadar bağlanmıştı ki bana, beni bırakamıyor kafasını benden alamıyordu …. o an gözümden yaş gelmiş olmalı, zaten daha bir duygusal oldum ben son dönemlerde insanlardan uzaklaşıp, kedi ve köpeklere düştüm şimdi bir de eşşekler çıktı 🙂 Arkadaşım eşşek ile biraz daha vakit geçirip, onu ailesinin yanına gitmeye ikna ettimve arabama bindim…

Arabaya binerken kendimi telkin ediyordum arkama bakmamak için ancak tutamadım ; benimki sürüye katılmış katılmasına ama boynu arkada beni kesiyor… Aklı bende kaldı, çünkü ona şefkat gösterdim.  İnsanlarda asla bulamayacağınız türden bir dialog oluşturdum arkadaşım eşşek ile … Bunu da herkes anlayamaz zaten, beklemiyorum da.

Biliyor musunuz bu ufaklık o günden sonra her o yolda geçisimde sürüden ayrılıp benim yanıma geldi ve ben onu besledim yine sevdim ve yine de seveceğim, gideceğim arkadaşım eşşeğe …

İşte bu da benim terapi yöntemim … Kendi kendime hayatı tadında kararında yaşamayı, ele güne muhtaç olmadan, kötü yaşlanmadan, tabiat hayvanlar ve doğada zaman geçirmeyi kendime ilke edinerek bu ömrümü tamamlayacağım, yaşayacağım …. Arkadaşım eşşeğin ayağındaki yaraya rağmen ayağa kalkıp beni selamlaması gibi, ben de adım atmama engel olan beni mutsuz eden her türlü çıbana karşı savaşığ onları alt edeceğim … Ahdım olsun ki…

Sevgilerimle,

Avukat / Arabulucu Gizem Tan

www.dgtanhukuk.com