Sevgili okuyucularım,
Boşanma konusunun çocuklarla ilgili verilen sonuçlarından olan iştirak nafakası, kısaca çocuğun eğitim ve diğer ihtiyaçlarını gidermesi için yapılan maddi desteklerdendir. Kanunlarımıza göre, çocuğun yetişmesi için gerekli olan bu destek 2 taraflı olacağı gibi tek bir tarafın ödemesi şeklinde de olabilir. Bu durumda nafaka miktarı neye göre belirlenir diye sorarsanız:
Boşanma davasının sonucuna göre belirlenen nafaka miktarı, eğer anlaşmalı bir boşanma varsa tarafların uygun görüp kabul ettikleri miktar kadar olur. Arttırma miktarı da, yine boşanmanın anlaşmalı olmasında olduğu gibi nafakayı verecek kişinin belirttiği oran dâhilinde olabilir. Ancak çekişmeli boşanma davasında bağlanan nafaka, hakimin kararına göre belirlenir. Burada herhangi bir anlaşma olmadığı için belirlenen nafakada ya da artış miktarında hakim kararı ile enflasyon oranları dikkate alınır. Nafaka miktarının belirlenmesinde en önemli etken ise, müşterek çocuğun ya da çocukların aylık masraflarının toplamıdır. Diğer önemli etken de nafakayı verecek olan tarafın gelir düzeyidir. Enflasyon oranları kişinin gelir düzeyine uygun değilse, hakimin öngördüğü miktarın daha altında bir miktar da önerebilir.
Nafaka artırımları boşanma davası esnasında karara bağlanabileceği gibi, çocuğun masraflarının artması durumunda velayetin kendisinde bulunduğu taraf bu masrafları beyan eden belgelerle nafaka artırım davasını sonradan da açabilir. Eğer karşı tarafın maddi durumu uygun ise karar olumlu olacaktır. Ancak istenilen miktar karşı tarafın bütçesine uymuyorsa o halde devreye ülkede geçerli olan enflasyon oranları girmektedir.
Nafaka arttırımı davaları ile ilgili olarak Yargıtay 3 Hukuk Dairesinin E. 2016/4481 2016/8685 K. nolu kararını sizlerle paylaşıyorum. Bu karara göre, bu tarz davalarda şu gerekçelerle ilk derece mahkemesinin menfi kararının bozulduğunu anlayacaksınız;
NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILMASININ BELLİ BİR ZAMAN GEÇMESİNE BAĞLI TUTULMAMASI ( Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları Değiştiği Gibi Çocuğun Yaşı ve İhtiyaçlarının da Arttığı – Müşterek Çocuğun Yaşı Eğitim Durumu İhtiyaçları Davacı Anne İle Nafaka Yükümlüsü Babanın Ekonomik Durumu Gözetilerek Hakkaniyet İlkesi de Dikkate Alınarak Uygun Bir Artış Miktarına Hükmedilmesi Gerektiği )
İŞTİRAK NAFAKASININ ARTIRILMASI TALEBİ ( Önceki Dava Tarihi İle Bu Davanın Açıldığı Tarih Arasında 1,5 Yıldan Fazla Süre Geçtiği – Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları Değiştiği Gibi Çocuğun Yaşı ve İhtiyaçlarının da Arttığı/Müşterek Çocuğun Yaşı Eğitim Durumu İhtiyaçları Davacı Anne İle Nafaka Yükümlüsü Babanın Ekonomik Durumu Gözetilerek Hakkaniyet İlkesi de Dikkate Alınarak Uygun Bir Artış Miktarına Hükmedileceği )
HAKKANİYET İLKESİ ( Nafakanın Artırılması Talebi – Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları Değiştiği Gibi Çocuğun Yaşı ve İhtiyaçlarının da Arttığı/Müşterek Çocuğun Yaşı Eğitim Durumu İhtiyaçları Davacı Anne İle Nafaka Yükümlüsü Babanın Ekonomik Durumu Gözetilerek Hakkaniyet İlkesi de Dikkate Alınarak Uygun Bir Artış Miktarına Hükmedileceği )
DAVA ÖZETİ : Dava, iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir.
Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki dava tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında 1,5 yıldan fazla süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır.
Müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun bir artış miktarına hükmedilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı dilekçesinde; müşterek çocuğun 11.sınıf öğrencisi olduğunu, masraflarının arttığını, mevcut nafaka miktarının ihtiyaçları için yeterli olmadığını belirterek; Aile Mahkemesi’nin 2014/58 esas 2014/227 karar sayılı ilamıyla her yıl Üfe oranında artış yapılarak hükmedilen 275,00 TL iştirak nafakasının 400,00 TL’ye artırılmasına ve yıllık … oranında artış uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacının dava açma hakkının bulunmadığını, önceki artırım ilamında nafakanın her yıl 12 aylık ÜFE artış oranında artırılmasına karar verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; önceki nafaka ilamında enflasyon oranında artışa karar verildiği ve tarafların sosyal ekonomik durumlarında olağanüstü değişikliğin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; iştirak nafakasının artırımı istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür.
İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir.
Dosya içeriğinden; velayet hakkı annede olan müşterek çocuk 1998 doğumlu ve beyana göre 11. sınıf öğrencisi olduğu; davalının ise, emekli olup, 1.050,00 TL gelirinin ve 1998 model otomobilinin bulunduğu, yeni eşine ait evde yaşadığı anlaşılmıştır.
Nafaka artırım davasının açılması belli bir zaman geçmesine bağlı tutulmadığı gibi, her dava açıldığı tarihe göre değerlendirilmelidir. Önceki dava tarihi ile bu davanın açıldığı tarih arasında 1,5 yıldan fazla süre geçmiştir. Bu süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları değiştiği gibi, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları da doğal olarak artmıştır.
Tarafların gerçekleşen sosyo-ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu ve ihtiyaçları gözetildiğinde; iştirak nafakasında artış yapılması gerekirken, davanın reddine karar verilmesi uygun bulunmamıştır.
O halde, mahkemece yapılacak iş; müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, davacı anne ile nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu gözetilerek, Türk Medeni Kanunu’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak uygun bir artış miktarına hükmetmek olmalıdır. Eksik değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç olarak da, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 01.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Konuyla ilgili sorularınız bekliyorum, bana aşağıdaki email adresimden ulaşabilirsiniz…
Sevgiler,
Avukat / Arabulucu Gizem Tan
gizem.tan@dgtanhukuk.com
www.dgtanhukuk.com