Sevgili Okurlarım,
Amerika’daydım bir süredir, inşallah yeni yıl sonrası tekrardan gideceğim. New York’u altına üstüne getirdim her zamanki gibi, gönlümce gezdim, eğlendim, şükrettim. Yaşıyorum diye, ailem yanımda diye, elim ayağım tutuyor diye,sevdiklerim ve ben sağlıklıyım ve aynadaki yansımamı seviyorum, her sabah kendime öpücük gönderiyorum diye. Başarılarımı düşündüm, daha da çok gurur duymak mutlu olmak istedim kendimle, kendimi şişirmek egomu tavana çıkartmak istedim. Canımı sıkan herkesi ve herşeyi çukurun içine attım. İnsan temizliğini hayatımda bir süre önce yapmıştım zaten. Enerjimi tükentenlerin bir kısmı hayatımdan kendiliğinden defolup gitti, bir kısmını da ben çıkardım. Tamamen görüşmek istediğim insanlarla görüşüyorum ve canım ne yapmak isterse onu yapıyorum kendime bu lüksü vereli epey oluyor. Daha öncesinde bu denli arama mesafe koyamıyordum enerjimi tüketenlerle artık bunu tam anlamıyla yapabiliyorum. Beni seven sevsin, sevmeyenin de canı cehenneme diyorum. O zaman her gün cennet işte. Bu lüksü de insan ancak kendi kendine verebilir. Kendi kendine bunu yapamadıktan sonra kimse sana bu lüksü vermeyecektir. Tabii yalnız kalmayı da bileceksin, bazı geceler olacak ki duvarlar üzerine üzerine gelecek; ama sen o duvarların altında ezilmeyeceksin. Bileceksin ki, duvarların altında ezildiğinde kimse dönüp sana yardım elini uzatmayacak, ailenden başka . Ailen de seni o halde görmek istemeyeceği için, güçlü kalmaya ve olmaya mecbursun. O duvarları iteceksin var olan gücünle, yoksa da bir yerlerinden damarlarındaki o kandan bir güç bulmalısın yoksa öl daha iyi …. Tüm bu felsefemin üzerine NYlu Amerikalı arkadaşımın zaten bende bir hayli mevcut olan ve kızkardeşime fenalık getirmeme vesile olan “namesteler”ime bir de yoga ve nefes egzersizlerini eklemesiyle iyice enerji harmonisiyle doldum ki sormayın, beni tutabilene aşkolsun … 20li yaşlarımda hissediyorum kendimi, tek sinirimi bozan saçlarımın belirli kısımlarına düşen zamansız aklar… neyse ki kuaför fobim var da beyazları kendim kapatıyorum o da canım istedikçe, zaten kış geldi ponponlu berelerimin altında çok güzel saklanıyor beyazlarım, nazar boncuklarım …. 🙂 Günün birinde canım hiç boyamak istemezse bu beyazları, bembeyaz da gezebilirim .. canım nasıl isterse …o konuda da canım nasıl isterse ….
Gelelim 2. romanımın durumuna ismi “Beyaz Telaş”. Siyah Telaş 2 sene 3 ay önce yayınlanmasına rağmen hem internet satışlarında hem de hala daha yurt genelindeki kitapçılarda satışına devam ediliyor. Ne güzel, nobel ödülü almadım; ama okuyucularımın olması beni mutlu ediyor sağolun ilginiz için .. Bu arada, Unutmadan yazayım, Buddha Bar’ın “Anandi” si beni kendimden geçiren müzik; şu ara bol bol dinliyorum … Benim gibi yogiler için harika bir müzik ve Buddha Bar Albümlerinin tamamını şiddetle tavsiye ederim . Bu albümlerden oluşturduğum favori albümümü Nano Teknesiyle Bodrum açıklarında ve Datça yoluna açıldığımızda ses sonunda dinlerdim, dinlerdik. Bas bas bağırırdı müziklerim Ege Denizinin açıklarında. Dalgaların teknenin altına hızlıca vuruşuyla beraber içmdeki coşku tavan yapar, aşk dolu sevgi dolu olurdum. Bana hayatı huzursuzluk ve üzüntüleri unuttururdu o anlar. Ve şunu biliyordum ki, depoluyordum o anları daha sonra hafıza kutumdan çıkartıp bir daha bir daha yaşayabilmek için, anılar biriktirmekti mühim olan, anı dolu dolu stressiz huzurlu aşk dolu yaşayabilmekti … Şimdi ve şu aralar da öyle … 2. Romanım “Beyaz Telaş”ı yazdığım şu günlerde, bu anılar hikayemi oluştururken bana yardımcı olacaktı. Avukatlığımın yanında bu yazar yönüm beni sanatçı eder mi dersiniz? Bir ara çevremden sanatçılar eksik olmazdı. Çok sevgili yönetmen dostum vesilesiyle çoğu oyuncu yazar ve senarist tanımıştım. Onların da söylediği benim yazmam gerektiğiydi. Yazıyorum işte, hep de yazacağım …
Gelelim mesleğimin avukatlığın cilvelerine; Datça’da yürüttüğüm bir icra dosyası için rehin açığı belgesi almamdaki çabama … Beni deli gibi uğraştırdılar. UYAP’ın gelişiyle işlemler daha bir hızlı ilerler oldu, memnunum bu hızdan ötürü. Ofisimden Datça’daki dosyamı takip edebiliyorum, bu büyük bir lüks. Müvekkillerin, avukata itimadı çok mühimdir bunu herkes bilir. Benim canım müvekkillerim de bana her zaman itimat dolu oldular ben de bu itimatlarını asla boşa çıkarmamaya gayret ettim hala daha avukat müvekkil güven ilişkilerimiz harika yol almaktadır.. Gül gibi geçinip gidiyoruz ..
Bilmeyenler için, Nedir rehin açığı belgesi ?
Rehin, satış isteyenin alacağına derece itibariyle rüçhanı olan diğer rehinli alacakların tutarından fazla bir bedelle alıcı çıkmamasından dolayı satılamazsa veya satılıp da tutarı takip olunan alacağa yetmezse, alacaklıya bütün veya geri kalan alacağı için bir belge verilir.Alacağın irat senedinden veya bir taşınmaz mükellefiyetinden doğmayan alacaklı, bu suretle tahsil edemediği alacağı için borçlunun sıfatına göre iflas veya haciz yoluna gidebilir.Alacaklı, satış yapılmamışsa artırma gününden,satış yapılması halinde satışın kesinleşmesi tarihinden itibaren bir sene içinde haciz yolu ile takip talebinde bulunursa yeniden icra veya ödeme emri tebliğine gerek olmayacaktır. Rehin açığı belgesi, borç ikrarını doğrulayan senet mahiyetindedir.
Hepinize Namesteler …
Sorularınızı bekliyorum …
Saygılarımla,
Avukat / Arabulucu Gizem Tan
gizem.tan@dgtanhukuk.com
twitter@avukatgizemtan
http://dgtanhukuk.com/blog