Month: September 2015

  • Yeni Bir Kitap Daha Yolda

    Sezen Aksu, “Nihayet” isimli parçasında diyor ki;

    Uyandım bembeyaz bir sabahtı

    Son yıllardaki en sert ayazdı
    Sıcacıktın taze kahve tadında
    Havalandı kalbim kuş kanadında

    Oysa umut ne kadar azdı
    Gündelikti, anlıktı, birazdı
    Okşarken inatçı saçlarını
    Hissettiğim kara kışta sarı yazdı

    Nihayet, nihayet, nihayet
    Diyar diyar gezdim geldim
    Safiyeti sezdim geldim
    Kendi ateşiyle yanan pervaneydim
    Yalanımdan bezdim geldim …..

    Zeki Müren de ” İşte benim Zeki Müren” isimli parçasında;

    Kimsesizlerin kimsesiziyim kimsesizim

    yalnızların yalnızıyım yalnızım
    dertlilerin dertlisiyim dertliyim
    aşıkların aşkıyım aşıkım
    ismim mesut göbek adım bahtiyar
    yıllarca hep böyle bildiniz siz
    mesut bahtiyardan şarkılar dinlediniz”

    İki parça arasındaki benzerliği bulunuz ?

    Bence şu; ikisinde de zarifçe dışarıya çaktırılan bir hüzün ve yalnızlık var.  İki şarkıda da hüzün ve umutsuzluk bağıra bağıra anlatılmıyor asla. İlk parçada “zaten mutsuzum, umutsuzum ancak daha fazla direnemiyorum; nihayet seni buldum da ayazım, kışım yaza döndü” denilmeye çalışılıyor; aslında tamamen avuntu var bence. İkinci şarkı da ise, hatırlarsanız Allah rahmet eylesin Zeki Müren’in de hem ekrandaki görüntüsü hem de radyo ve teypten gelen sesi her zaman şen, şakrak ve hüünden çok uzaktı.  Yanılıyor muyum, bilmiyorum.  O zaman daha ben çocuktum; ama en azından hafızamda bu şekilde kalmış.   “Aslında çok yalnızım ve mutsuzum” diyor. Kendisini şarkıyla kişiselleştirmiş, “mesut bahtiyar sadece görünen Zeki Müren’dir”, diyor.

    Bu iki parçanın diğer benzer yönüyse; ikisinin de hayat kokuyor olduğudur bence. İnandığım bir şey var ki, dünyada en mutlu olduğunu söyleyen bir insan bile; tüm hüzünlerini, korkularını, yalnızlığını ve umutsuzluklarını gizleyebildiği ölçüde, kulak arkasına atabildiği ölçüde mutludur.  Mutluluk ancak böyle mümkün olabilir.

    huzun

    Arabuluculukla yani uzalşmayla giderilen tüm çözümler de aynen böyle işte…. Kazan-kazan ilkesi de aynı hayat gibi.. Tüm isteklerini karşı taraftan alamayacağını ya da karşı tarafa yaptıramayacağını anlayan taraflar; hüzünlerini ve mutsuzluklarını alabildikleriyle örtbas edebildikleri ölçüde mutlu oluyorlar ve beynen kendilerini buna kanalize ediyorlar.  Çünkü bunun ikamesi olan mahkeme süresince 50% kaybetme ihtimalini göze aldıklarında daha da yıkılıyorlar, ya da bunu düşünmek bile istemiyorlar.  Zaman kaybı da cabası… Tabii bunu böyle düşünmeyen insanlar da olabilir.  Ama çoğu insan en azından artık böyle düşündüğü için, arabuluculuk en nihayetinde insanların hukuk uyuşmazlıklarında başvurulması mutlaka gereken çözüm süreci olarak kendisini kabul ettirebildi…

    İlk romanım “Siyah Telaş”‘ın okuyucular tarafından sevilip, ilgiyle okunması bana şevk verdi. (Almayanlar ve henüz okumamış olanlar, tüm kitapçılardan temin edebilirler.)  Bir sonraki kitabımı yazmaya başladım ben de hemen.  Bu sefer ki, Arabuluculuk’la ilgili olacak… Piyasaya sürümü, önümüzdeki seneyi bulur.. Gelişmelerden haberdar ederim sizi, sevgili ve değerli okuyucalarımı…

    Saygılarımla,

    Avukat / Arabulucu Gizem Tan

    gizem.tan@dgtanhukuk.com

    www.dgtanhukuk.com

    twitter@avukatgizemtan

    http://dgtanhukuk.com/blog

  • Sözleşmeler ve Fesih Hakkı

    Borçlar Kanunu kapsamında sözleşme yapanlar elbette ki, iradi serbesti ilkesine dayanarak akit ilişkisine giriyorlar. Peki sözleşme süresince taraflardan birisi için sözleşmeden doğan yükümlülükleri ifa etme imkansızlaşırsa ne oluyor dersiniz?  Hatta daha da abartıyım, sözleşmenin fesih maddesinde taraflara fesih hakkı veren durumlardan biri de yoksa ortada ya da hiç fesih hakkı düzenlenmemişse; ama yine de sözleşmeyle bağımızı kesmeliysek ne yapacağız?

    bitti

    O zaman, nacizane tavsiyem şudur: Öncelikle size en yakın Noterden karşı tarafa, artık yükümlülüklerinizi yerine getirebilcek bir ekonomik durmunuzun olmadığına dair bir ihtarname çekip, ihtarnemede belirttiğiniz süre kadar karşı taraftan bir adım beklemeniz en doğrusu olacaktır.  Karşı taraftan bu durumu anlayışla karşılayan bir olumlu adımın olması halinde o zaman uzlaşmayı deneyerek sözleşmeyi barışçıl yollarla sonlandırmanız mümkün olacaktır. Bu olmadığı takdirde de, eğer sözleşme ilişkisi Ticaret Kanunundan doğuyorsa o zaman Ticaret Mahkemesinde diğer hallerde de Asliye Hukuk Mahkemesinde sözleşmenin maddelerinin hakkaniyete uygun olmadığını ve sözleşmenin bu çerçevede hakim tarafından yorumlanmasını talep edebilirsiniz.  Böylelikle hem adalete inancınız bir nebze de olsa yerini bulmuş olur; hem de hukuk ve hak kavramı çerçevesinde fesih imkanınızı kullanıp kullanamayacağınızı anlamış olursunuz…

    Saygılarımla

    Avukat / Arabulucu Gizem Tan

    www.dgtanhukuk.com

    gizem.tan@dgtanhukuk.com

    twitter@avukatgizemtan

    www.dgtanhukuk.com/blog