Bu haftasonu harika bir konferansta konuşmacıydım. Hak, hukuk, menfaat konularını konuştuk. Her türlü hak, gerek işçi olsun, gerek kadın hakkı, en başında da “yaşam hakkı”nı masaya yatırdık. Dinleyicilerim arasında, hatırı sayılır sayıda, Fatih Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri de vardı. Şimdiki öğrenciler, daha da mı bir bilinçli yetişiyor nedir anlamadım. Vallahi, öğrenciler karşısında konuşma yaparken insan, erişkin dinleyicilere göre daha da bir fazla terliyor. Hep gerçekleri konuştuk. Öğrencilere, teoride yazılanlarla; pratikte yaşanılanların arasında ciddi fark olduğunu söyledim,durdum. Neyse emekler yerini bulsun da, gerisi mühim değil. Arkadaşlar kurabiye hazırlamışlar; ve her kurabiyenin üzerinde Türkiye’de işlenen türlü suçlarda ihlale uğrayan hakların türü yazıyor. Bakın bana denk gelen kurabiyeye. Keşke toplumdaki herkes beni dinleyen öğrencilerim gibi bilinçli ve adil olsalar. Suçlar ve hak yiyişler, son bulsa!!
Kadın hakkı denilince; biliyorsunuz memlektte; kocasından ya da sevgilisinden dayak yiyen, tehdit edilen, tecavüze uğrayan, hakarete maruz kalan ve öldürülen ya da intihar eden o kadar çok kadın var ki… Her geçen gün de azalacağına, artıyor malesef. Bir hiç uğruna canlarından oluyorlar.
İşçi hakları denilince de, haksız fesih sonucu işyerinden çıkartılan işçilerin kıdem ve ihbar tazminat davalarından tutun da; mobing davalarına kadar; sürüsüne bereket derdest davalar var mahkemelerde. Tüm bunları anlatırken de, kapitalist devlet düzeni, sosyal devlet ve de Marksizimden ayrıca liberal ekonomiden bahsetmemek olmazdı tabii ki. Bana sorarsanız, Anayasamız’da geçen Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sosyal hukuk devlet oluşu, sadece bir ibareden ibarettir. Zira, devletin vatandaşın hakkı üzerinde korumacı olması konusunda gerekli gücü gösteremiyor oluşu, dillere destan olduktan sonra; bizim hak ve hukuk üzerindeki konşmalarımız da “ütopyadan” öteye gitmiyor malesef. Belki de gelecek günler daha aydınlık olur, olacaktır. Kimbilir !!!
Türkiye’de yaşama ve işçi hakları; tüm bunlar Anayasa’da düzenlenmiş düzenlenmesine; ancak gelin görün bunun bir güvencesi var mıdır? Son 10 yılda; tutuklu ve hükümlü sayıları, dolayısıyla suç sayıları 3’e katlamış; korkunç !!!
Bunun sebebi hem eğitimsizlik hem de yargıdaki eksiklik…
Cezaların caydırıcı olmasıyla beraber, vatandaşa küçüklükten itibaren ailede başlayan eğitimlerin verilmesi şarttır.
Bir yanıyla insanımızda, hak ve adaletin aynı zamanda merhametin farkındalığı olduğu halde; bir yandan da gün be gün, cinayetlerin ya da diğer insanlık hakkına karşı işlenen suçların sayısında artış oluşunu, anlamak gerçekten de mümkün değil.
Nasıl oluyor da 12 Eylül 1980 askeri darbesinin mimarı Kenan Evren’in ölümü bile, kendisiyle ilgili nefreti toplumdan silip yok edemiyorsa ve o kadar masumun hakkı ve idamı; cezasız kaldıysa; yeteri kadar acı çeken ve bedeller ödeyen Türk toplumunun da, daha güzel yarınlarda “hak ve hukuk” a dayalı bir düzeneoturtabilmesini temenni ederim. Bunun için de öncelikle hukukun sağlam ve saygın temellere atılmış olması zaruridir.
Tüm okuyucularıma, çok sevdiğim şu türküyü sevgiyle gönderiyorum.
Güneş Topla Benm için / Zülfü Livaneli
İyi Haftalar Dilerim
Saygılarımla
Avukat / Arabulucu Gizem Tan
www.dgtanhukuk.com
gizem.tan@dgtanhukuk.com
twitter@avukatgizemtan