Bu hafta bitti bitmesine ama ne haftaydı benim için… Hem koştur koştur duruşma merasimi, hem iş yemekleri, hem dinç ve sağlıklı kalmak için yaptığım meditasyon ve egzersizler ki bir de yenisini ekledim artık kickboksta yapıyorum… Hem vücuda, hem de sinire iyi geliyor.. Herkese tavsiye ederim.
Aman Allah’ım… Aslında ahengi severim, tutkuyu da.. Her günün aynı olması, her hafta ve saatin insanı yaşamaktan bezdiriyor bazen… Şahsen işlerle alakalı çeşitli dava dosylarının gelmesi, çeşitli konularda araştırma yapabilme imkanı ve hukuk gibi dogmatik bir alanda bile olsa sınırlı kalmamak, kalamamak güzel şey diye düşünüyorum. O yüzdendir bu genç yaşta ceza hukukuna ve icra hukukuna da yönelişim…
Bu hafta katıldığım çok önemli bir duruşma oldu, bir ağır ceza duruşması. Şu ana kadar ki gördüğüm en uzun duruşma olmanın haricinde, en ustaca olduğunu düşündüğüm bir duruşma hem de… Avukatların harika savunma yaptığı, hakimin ve savcının olaya tam anlamıyla hakim oldukları; neredeyse dört dörtlük bir duruşma ..Hukuk okuduğum için ve o ortamı teneffüs edebildiğim için adeta kıvanç duydum..
Bir diğer gün çokça iş adamının ve “büyük kafa” diye tanımlayabilceğimiz , memleketin siyasi, sanat ve ekonomik hayatına öyle ya da böyle katkısı olan ve her daim göz önünde olan bazı insanlarla biraraya geldim, yemek yedik, iş ve hukuk konuştuk, tüm bunlara ilişkin tuttuğum bazı notlar oldu sizlerle paylaşmak istediğim.Tümü bu haftaya dairdir.
Birincisi, savunma hakkı kutsaldır. Biliyorsunuz ki, yazılı yargılama sisteminin hakim olduğu bir ülkedeyiz yani sözlü savunmaya genelde ağır ceza duruşmalarında önem veriliyor. Ağır ceza duruşmalarında özellikle savunma hakkını kullanan sanıklara karşı saygılı olunmalı. Savunma hakkı kullanılırken özellikle de davacı tarafın vekillerinin sessizliğini korumaları gerekir. Şahsen savunma hakkı bir Anayasal haktır ve hukukun üstünlüğüyle bağdaşan bir haktır. Duruşmada adap ve savunma hakkına saygı konuları Anayasayla ilgili daha da garantiye alınmalı ve bu hakkı ihlal eden taraf ve taraf vekillere karşı ağır yaptırımlar düzenlenmelidir.
İkincisi, devlet ekonomisindeki iniş çıkıştan sizce sadece belli sektörler mi etkileniyor; yoksa tüm sektörler mi? Aslında asıl sormak istediğim şuydu: nasıl oluyor da bazı sektördeki şirketler mesela inşaat sektörü her daim iş yapabiliyor ve ekonomik krizden diğer sektörler kadar etkilenmiyor. Daha iyi ekonomi bildiklerinden mi yoksa hukuku mu iyi uyguluyorlar ya da belediye mi onları daha çok seviyor? Kanunlar kişiyi kayıramayacağından, sanırım belediyeyle araları iyi olan bazı sektördekiler her daim başı çekecekler. Burada kesiyorum, size bir sorum olacak ..Sizce ekonomiyi de kapsayan mesela vegi kanununda ya da finansal konuları düzenleyen diğer kanunlar için her yıl yasal değişime gitme zorunluluğu getirmek mantıklı olmaz mıydı? Ya da 2 yılda bir mesela? Böylece ekonominin durumuna göre bu düzenlemelerin güncelleşmesi fena olmaz kanımca… Ne dersiniz?
Üçüncü konu şu, adliyelerde adalet aramak hiç bir zaman ucu dipsiz ve karanlık bir kuyu ya da tünelde ışık aramaya benzememeli. Sizce neden adliyeye düşmekten korkuyor insanlar ?
Gelelim dördüncü soruma; bazı davalar hukuka aykırı delil ve kararlar üzerinde yıllarca sürebiliyor ve çoğu suçsuz insan “sanık” başlığı altında yargılanıyor hatta içeride yatıp bir de üstüne işkence görebiliyorlar ya da gördüklerini delilleriyle ispat edebiliyorlar. Sizce birinci derece mahkeme kararları aleyhine gidilen temyiz ve karar düzeltme yolları kafi midir? Anayasa Mahkemesi ve İnsan Hakları Mahkemesi de dahil olmak üzere sizce mahkeme kararlarını denetleyebilecek bazı diğer kanun yollarını düzenlemek artık şart değil mi bu memlekette?
Gerekiyor üstadım elbette gerekiyor!!! Kanun yolları yetersiz. Mahkeme kararlarını denetleyecek denetleyebilecek daha üst bir kurum kuruluş gerekiyor memlekette…
Hayatta telaş güzel bir kavram keza, telaş insana heyecan ve tutku getiriyor. Yaptığınız işten tutun da, hayata bağlayan hobileriniz de dahil büyük heves ve ihtirasla bağlandığınız ölçüde muvaffak olabilir, tuttuğunuzu koparabiliyorsunuz. Allah yüreğinizdeki heyecanı, tutku ve aşkı söndürmesin.
Bol tutkulu bir hafta sonu ve hafta dilerim.
Saygılarımla,
Avukat Gizem Tan
twitter@avukatgizemtan